AZİZİYE TABYALARINDA BİR DESTAN
Herşey küçük bir ışıkla başladı. Kör ve kuytu karanlıklardan gelen hükümran düşüncelere meydan okur adına yandı ışık. Zulmün pençesinden bir çocuk çığlığı yükseliyordu ve açtı kundaktaki bebek. Tüm evrenin kulaklarını sağır edercesine bir gürültü koptu toprak damlı evden. Mehmetim bugün tarih yazıyordu, Aziziye Tabyalarında. Yüklenmişti hatun öküz arabasına tüm çıplak ayaklı çocukların hayallerini vede umutlarını. Cepheye taşıyordu bir mermi ve altında donmakta olan bebeği. Yarınlar verebilmek adına bir mücadeleydi derdin adı bugün. Sert ve soğuk rüzgarlar esiyordu memleket semalarında. Kalabalık bir gürültü koptu uzaklarda. Başlamıştı top atışları ve bir destan yazılıyordu kırmızıya çalan kentte. Peşi sıra düşenler ve onları izleyenler… Bu gece ne zaman sabah olacaktı anne? Ay uydusu değil sanki katabasanıydı dünyanın. Şafak sökmek bilmiyor ve gözyaşları dinmiyordu. Selalar yükselirken minarelerden bir ses vardı kulaklarda. Essalatü hayrün minen nevm. Namaz uykudan hayırlıdır dedi o...