Kayıtlar

Mart, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İYİ HALT ETTİN

Resim
Gittin ya, Beni böyle sersefil bıraktın ya Helal olsun sana helal olsun. Şimdi senden geriye kalan sadece bir hiç Ne bir haber bıraktın ne de bir mektup Oysa, Uykusuz gecelerin zemheri sabahları, Kilometrelerce yürüdüğümüz günlerin yorgun akşamları Ve bir şiir tadında içtiğimiz, O sahil çayları olmalıydı geride değil mi? Yani geride bir sevda kalmalıydı. Ve bir umut güneşsiz günlere inat … Geride bir sen kalmalıydın ve bir de ben Aşksız karanlıkta göz kırpanlara inat… Ama sen kolay olanı seçtin be gülüm Gittin ya, Beni böyle sersefil bıraktın ya Helal olsun sana helal olsun. Şimdi bir adın bile kalmadı geride. Ne o yorgun akşamlar Ne sahildeki çardakta içtiğimiz akşamüzeri çayları. Şimdi senden kalan sadece bir hiç Suskun martılar kaldı geriye Küskün bir deniz, Bitmemiş bir şiir, Yarım kalmış bir sevda… Gittin ya, İyi halt ettin… Şiirbaz 19. ŞUBAT.2015

KARANLIK YOLUN SONU

Resim
Karanlık bir yoldayım ellerim cebimde Kafamda bilinmez bin bir düşünce Bir köpek havlama da ta uzaklarda Kediler çöplükte boğuşmada Herkes ayrı telde herkes isyanlarda Evin birinden kadın çığlıkları geliyor Adam belli ki karısını dövüyor Kurtar Allah'ım kurtar diyor Gülüyorum… Durup bakıyorum gökyüzüne Zamanı gelince diyorum Zamanı gelince Tanrım Götür beni ebedi evime.  Karanlık yolun sonundan Ellerim cebimde  Geldiğim yöne doğru yürüyorum… Şiirbaz Mayıs 1982

İSTERDİM Kİ

Resim
İsterdim ki kendi gözlerimle göreyim Kendi ellerimle dokunayım sevilere İsterdim ki yalnız ben bende olayım Ama olmadı yapamadık be sevdiğim Memnun olduğum gibi değil Memnun olduğun gibi yaşadım… İsterdim ki kendim konuşayım susayım  Kendim üzüleyim en çok kendim yanayım Her geçen gün sensizliğime isyan edeyim Ama olmadı yapamadık be sevgili Memnun olduğum gibi değil Memnun olduğun için yaşadım… Şiirbaz EYLÜL 1993

EMEKÇİ MEHMET

Resim
Yağmur demez çamur demez kazma elinde Bir baş soğan bir dilim ekmek bağlı belinde Bir de öyle yanık türkü dolanmış ki dilinde Garibim Mehmet, Emekçi Mehmet… Uzun zaman bıkmadan seyrettim onu Nereye varacak bilmem bu işin sonu Kaşları çatık gülmeyi unutmuş yüzü Garibim Mehmet, Emekçi Mehmet… Hakkını yiyenleri dilerim kurtlar yesin Elbet bir gün bitecek bu nefes bilesin Emre bunu böyle yazdı beyler işitsin Garibim Mehmet, Emekçi Mehmet… Şiirbaz OCAK. 1981

KIZAR MISIN?

Resim
Yüreğin yalnızlıktan üşüdükçe Çıkar gelirim güzelliğine Gün ışığı giyinmiş o sıcak tenine Bir buse kondursam kızar mısın? Şehir üstüne üstüne gelirken Gündüze dargın, geceyle evliyken Gönül kapın açık, ama içi boş iken Gelip de öpsem seni kızar mısın? Attığın zarlar hep yek gelirken Yaşam seninle dalga geçiyorken Gözlerinde yaş, kan dudaklar bükük iken Bir buse kondursam kızar mısın? Unutulmuş aşklar sarayında neferim Unutulan aşklarımı beklerim Bir gece yıldız kayarken gökyüzünden Seni seviyorum desem bana kızar mısın? Şiirbaz 21.KASIM.1980

BIRAKTIĞIN YERDEYİM

Resim
Hangi yıldızı seçersen seç gökyüzünden Bil ki o yıldızda ben olacağım Hep beni dileyesin diye Deli deli kayıp duracağım... Avuçların açık uyu geceleyin Belki avuçlarına düşerim Erken yat yatağına, erken uyu Belki apansız rüyalarına girerim... Beni görünce korkma gülgoncası Ben hala aynı Emreyim Ve ben her nefes seninleyim Ve her zaman bıraktığın yerdeyim... Hangi yıldızı seçersen seç gökyüzünden Bil ki o yıldızda ben olacağım Dileklerin hep ben olayım diye Deli divane kayıp duracağım... Şiirbaz 03.03.2003

ADINLA RENKLENİYOR YAZDIKLARIM

Resim
Rüzgar bir tuhaf esmede bu akşam Sanki bir yerlerde tükendi yaşam Kulaklarımı tırmalıyor sesin Aklımdan silinmedi o gidişin… Resmin ve ben kayaların üstünde Seni andıkça içtik bütün gece Gözlerim uzakları gözlemekte Kulaklarım senden gelecek seste… Uzaklarda değil sen yürektesin Dalımda baharımda çiçektesin Adınla renkleniyor yazdıklarım Sen varsın diye güzel hülyalarım… Şiirbaz 14.Şubat.1999

Yunus Emre Bolat'a

Ruhlar geldi cem ettiler belâda Buluşup da sır arayan dil derler Yedi kat dizilmiş arş-ı âlâda Her tepeye her yokuşa yol derler Varlık denen dağ geçip gönül aştık Pir bâ'desiyle dolup dolup taştık Kırklar meclisinde Hakk'a karıştık Bize Tanrı misafiri kul derler Erenler ârifler ettiler himmet Başka yollara eylemeyiz minnet Bir muamma için geçirdik cinnet Bulunmaz sırları bize bul derler Sakiler sagar sunmaya başlıyor Gelen giden ciğerini haşlıyor Bizimle yanmayan bizi taşlıyor İbrahim'i yakan kora gül derler Âşık olan Yûnusleyin söz dere Cümle Âdemoğlu bu sırra ere Bir başka Yûnus'a yazıldı nazîre Benim söze anca kîl ü kâl derler Kusûrî kelâmını aşkla örsün Dost Yûnus nazîremi ma'zûr görsün Zâhidler hayır sözü şerre yorsun Biz sağ deriz amma tutar sol derler

Murat Gürbüz'e

Zaman geçti devran böyle döndü Çaldığın o saz baş tacı Murad'ım Gönlümde yanan aşk ateşi söndü Hasret acı, vuslat acı Murad'ım Nazlı yâr düşürdü beni mâteme Gözlerim büründü, kan ile neme Sakın bu yaraların nedir deme Onların yoktur ilacı Murad'ım Gönülden dökülen sözümüz var Sen çalan ben dinlerim sazımız var Üç-beş arşınlık beyaz bezimiz var Dünya han, ikimiz hancı Murad'ım Âşık Kusûrî derdi desteledi Bu sözü senin için besteledi Zâlim felek bize çok üsteledi Geçmiyor içimde sancı Murad'ım
Murâd alamadım gurbetten sıladan Yıllar evvel ayrıldım anadan babadan Sorarlarsa kim geçti şu fâni dünyadan Bir Âşık Kusûrî geldi geçti, söyle yin

Gücüm Yetmiyor

Sana söyleyecek çok şey var amma Ağzımı açmaya gücüm yetmiyor Sen ki bende çözülmez bir muamma Bırakıp kaçmaya gücüm yetmiyor Her an yüreğimde yakılır sızın İşte ben, ben oldum, senin enkazın Çekmeye gelmese de işven-nazın Başka yâr seçmeye gücüm yetmiyor Seninle çiçek açan taşa döndüm Bazen hoşa, bazen sarhoşa döndüm Otuz yerden vurulmuş kuşa döndüm Yeniden uçmaya gücüm yetmiyor Hep yanlış almışım aşk tekbirini Yeni yaktım söndürmeden birini Çok içtim sensiz sevdanın zehrini Bir daha içmeye gücüm yetmiyor Beni öldür fakat istemem deme Kaç gün oldu uğramadın evime İmanım yeter sırattan geçmeme Bak senden geçmeye gücüm yetmiyor Düçâr oldum belalar kazasına Çokça bırakıldım aşk nadasına Sonra seni ektim kalp tarlasına Bak şimdi biçmeye gücüm yetmiyor Hasretle dolup taşıyor bu yürek Yürekte senin özlemin engerek Tarlam var dönüm dönüm evlek evlek Tohumlar saçmaya gücüm yetmiyor Allah aşkına! Aşk yüzün göreyim Gördükçe başkaya perde gereyim Ben giremed

Usandım

Göçeni aradım göçen kayıpmış Konan göçer garip handan usandım Boşa akar durur bilmem n'eyleyim Damarımda akan kandan usandım Bıktım hasta eden o misafirden Demir keskin geldi artık emirden Yatakları verin bana demirden Döşekten, pamuktan, yünden usandım Gönlünü bilene lazım mı Kabe Bedenim camidir, kalbim seccade Vicdan bilmeyene iman beyhude İmândan, hayâdan, dinden usandım Âşık Kusûrî der; aşk, sevda buymuş Kimisi görmüş de kimisi duymuş Ruh çıkmış, dil susmuş, beden uyumuş Sormayın artık ben benden usandım

Gazel-i Kübra

Âteş-i kadehin dil-i nâçârı yakıpdur Seyr-i seherin bak bu ser-efkârı yakıpdur Sohbet-i adından gözü yaş kanlı benim yâr Sirişk-i hun-âb dîde-i bîdârı yakıpdur Dil âh edesin derd ü gam-ı hicrine yârin Belki de şeh-i hûbu o ikrârı yakıpdur Erbâb-ı temâşâda amaç tîğ-ı nazardır Seyrân-ı bahârânda gülizârı yakıpdur Kusûri nicedir elem-i kübrâya yanar Bir aşk ki 'O' bülbül ü gül ü hârı yakıpdur 

Gazel-i Ganimet

Hal bilirsen semtimizde nâr-ı dilden çok ne var? Bî-nihâyettir demezsen sana kuldan çok ne var? Sûre-i velleyl okuyup gezeriz Mecnûn gibi Râh-ı aşkta gâhi sahrâ gâhi çölden çok ne var? Sen savaş kalbinde bir hoş-gû inip gelsin deyu Yoksa kim ashâb-ı kâl'çün kıyl ü kâlden çok ne var? Zehr-i hecre benzeyiptir lezzet-i aşk-ı sevâd Merd olan âna alışsın yoksa baldan çok ne var? Reh-i aşkta hürriyet budur ki terk-i akl ola Yoksa aşkı bilmeyen gâfile yoldan çok ne var? Kaysa kıyâs etmemiz müdam ki aklı yoğ idi Aklı yoğ etmek kolaydır bak ki mülden çok ne var? Hıfz-ı sadr olsun gülü koklayacaksan sen eğer Bûy-i yâr nedür bilirsen gonce gülden çok ne var? Bu cihânda uşşak erkânı meârif varlığı Büz-i Ahfeş benzeri insân-ı gilden çok ne var? Kim mümâsil misin esfele safilîn olmağa Ahsenü'l takvîm olacaksan delilden çok ne var? Gerçi bilmezsin Kusûrî sohbet-i nâdânı sen Amma kûyda jajha v ü besgûy-i dilden çok ne var

Vakıa Suresi 17. Ayet İçin

O dem ki sarsar-ı aşkımla benden devrilir gerdûn Düşer her rûzigâr-ı âhıma felek olur gülgûn Şehîd-i aşk olıcak tıfl-ı nevresîde iken cân O müjdedir ki olur bana vildânüm muhalledûn

Vatan İçin

Aklı başında olanlar işitsin sözümü Bu can bu tendeyken toprak vermeyiz düşmana İster Rus'u ister esed kuşatsın özümü Bu can bu tendeyken toprak vermeyiz düşmana Ehl-i İslâm olanlar çıksın artık gazaya Bayrağı sarılmış canlar yükselir fezaya Hesabı bırakmayız ahiretteki cezaya Bu can bu tendeyken toprak vermeyiz düşmana Gerek yoktur cihat için ayet tefsirinin Vursun kellesini Mehmet gavur esirinin İşitilsin bilinsin sözü Âşık Kusûrî'nin Bu can bu tendeyken toprak vermeyiz düşmana 

Resimden Çiçek (Serdar Tuncer'e İthafen)

Serdar Tuncer Ağabeyime ... Ötelerden beri kısık bir nidâ Sessiz yüreğime ses olur musun? Ölüm değil mesele; canım fedâ Ölürken ben son nefes olur musun? Ben ki gökte sonsuzluğun dibiyim El sürülmemiş çiçeklerin edebiyim Bilirim ben sende herkes gibiyim Fakat bilmem sen herkes olur musun? Öksüz çiçeklerin bendedir kahrı Sevdandır ölümün yaşatan zehri Çiçeklerden yapıp da sana mehri Versem, bir ömür kafes olur musun? Artık gel ölümü esirgeme benden Uyandığım tek düşsün yarına dünden Hangi rüya daha gerçektir senden Tutuk günlerime heves olur musun? Gel bana gel ki ey resimden çiçek Gelmezsen bu aşk burada bitecek Ya gel! Ya yanına bedenimi çek Gideceğim son adres olur musun?

Umut şoförü

Olur da birgün düşersem aklına eğer Esen yelden uçan kuştan sor halimi İnan yar senin yolun ölüme değer Ne derde düşürdü aşkın, gör halimi Bu dert ile gurbetten sılaya gelirsem Ancak çare bulurum Lokman olursam Şayet ben de söylemeyecek olursam Hangi şiir hangi türkü der halimi Sen umutlara şoförsün bense yolcun Sokak lambaları altında alınsın öcün Gökte sonsuzu görmeye yetmez gücün Sen bakarsın! Amma ne bilsin kör halimi Der Kusûrî; beni dertsiz mi görürsün Merhametin yok mu kalbimden vurursun Sen de bir gün sevdaya düçâr olursun İşte o zaman anlarsın yar halimi

Sevdiğim

Kainat morgunda beden kalesi Sütten ölüm kırdı beni sevdiğim Hasret ki isminin neden kalesi Dert her yandan sardı beni sevdiğim Ebru kaşlarına mevkûf eyledi Mah cemâlinde küsûf eyledi Sevda zindanına Yusûf eyledi Mısr'a kadar sürdü beni sevdiğim Âşık Kusûrî'nin gözleri yaştır Beni öldüren de bir çift kaştır Zalime dert yandım yüreği taştır Taştan taşa vurdu beni sevdiğim 

Semt

Biz  gençleriydik bu şehrin! Dalgaların yoluna yoldaş edebileceği, Biz gençleriydik bu şehrin! Yıkılan binaların kızlarını biz kollayacaktık. Bizden sorulacaktı, derse geç kalan çocukların bahanesi. Biz gençleriydik bu şehrin; Ömrü takvimler gibi yaprak yaprak kopan, Yaşı yetmeyip selamı alınmayan. Biz okuyacaktık hani ölülerin kulaklarına ilk ezanı, Sahiplenmiştik onlara adlarını fısıldama şerefini, Tabutlara mihmandar olma görevi bizimdi. Biz gençleriydik bu şehrin! Ístedik ki biz patlatalım kötü adamların tekerini. Ve kurtarmak istedik kaldırım taşlarının arasına sıkışmış yağmurları. İlk duyanlardıkya hani, koşacaktık bir çocuğun "anne" sesine. Ancak, bir annenin göz yaşına düşerken biz yetişecektik İlk safta, oruçta ve Kuran'da bizi bulacaklardı Ve tövbesi günah olan ilk teması kuracaktık toprakla Bizdik bu şehrin sahibiya hayallerimiz vardı; Gönlümüze saplanmış zalim çörtelerden akan Hani gençtikya bize ona sahip olduğumuzdan daha ait bu şeh

ÖLDÜĞÜM

Bulutlar üzerinde uçan kuşlar. Götürün yarime olan aşkımı. Kirpiğim üstünde duran kaşlar. Gönderin yarime ilanı-aşkımı ! Gövde üstünde duran başlar. Anlayın bir çift göze sevdamı. Gece gündüz yanan ataşlar. Söyleyin ona nasıl yandığımı. Her gece kapıda sızan ayyaşlar. Bilin benim ona sarhoşluğumu. Onu görünce ayaklar yavaşlar. Görün ona nasıl koştuğumu. Tahiri görenler durmaz taşlar. Bilin ona nasıl saf olduğumu. Yeryüzündeki tüm naaşlar. Söyleyin ona ölüp durduğumu. Tahir Günaydın

HÂHER

 Kardeşim Suna'ya Sana mavi bir dünyanın karanlığını vadediyorum hâher Bizim de ellerimizden tutacak bir gökyüzümüz olmalı Sözlüklere mahrem bir ağacın gölgesinde Upuzun bir ipe diziliyorum hâher Tek tek, tane tane Önce harflerimden damlıyor Yaşamanın tüm ağır yükleri Yıkanıyorum, yıkanıyorum, yıkanıyorum Damla damla dökülüyor Kelimeler Cümleler Sonra bomboş sayfalar kurutuyorum güneşte Tüm cılız ipler taşıyabilir Alnımdan çaldığım karanın çıkmaz lekelerini Virgülün ayağına taş değiyor hâher Noktalar konuyor sarkan kollarımın üzerine En çok da parantezler Bir giyotine asılıyorum kollarımdan Dallarım ya Hallac'ın bahçesi Yahut söğüt gövdesi Dikkatle yürüyorum incecik bir çizgide Alkışlar duyuyorum, ağlamalar Yukarıdan bakıyorum yukarıya İpe değen her adımım ağır bir yenilgi Topladığım kelimeler cebimden düşüyor Kazanılmış bir boşluğu ipe diziyorum hâher Bizim de güneşte kurutacağımız cümlelerimiz olmalı Virgülün ayağına değen taş Cambazın katilidir

ACI

Yine kendine kalır Üzüntü, sevinç dediğin Dediğin gibi biraz zaman alır Unutursun, unutulur sevdiğin ........................... ...sensizliğe alışmak, Gözlerini kapattığın geceleri Zindan olur yaşamak Acı da bir teselli olur belki Susan dil, Ağlayan gönül... Ya sensen o ıstırabın nedeni O zaman bir başka acır İnsanın içi HASAN AKBAL

Tevekkül

Bırak ey biçare feryadı Gel beladan kıl tevekkül . Cefadir sana dünya hayatı Beka tarlasında bekler safası Bezm-i eleste verildi ruhsat Nefsin benliğinden azat His heves akıl gözünde Kördür akıl mana âleminde Bir bir asılmış gökte Direksiz ,kanatsız halde Kainata şule olmuş Kamer ,şems u sitare . Yola revan yolcu Gelip görüp konmaya Üç günlük hayat, yazgı da Beşikten  yola çıkmış ihtiyarlığa Gözlere çekilmiş gaflet perdesi Karanlık dehlizlerdir örtüsü Takılmış mecaz bağına ins Kör gözlerden manaya ırak Ah u figan sarmış dört yanı Keşkelere sarılmış dilin eyvahı Verilmiş gökten rahmet damla damla Bellidir izi meleğin nurunda Bırak ey biçare feryadı Zahmet sanma rahmeti Gel kıl beladan tevekkül Bak safa ender bil...

AYDEMİR ÖZKUL’ A

Resim
Kim derdi ki bu resimdeki ağaçlar  Onlara sımsıkı inatla tutunan yapraklar Kim derdi tek tek toprağa düşecek… Kim derdi ki Mahmut’un saçı dökülecek Kim derdi ki Ergin sessiz sedasız gidecek Kim derdi ki Aydemir ÖZKUL ölecek… Yolun aydınlık olsun kardeşim Mekanın Cennet Olsun………. Emre Vehbi ALKAN Şiirbaz 18. Mart. 2020

Yıkılan Kale

Bir bir erirken günlerimiz Zikirsiz dillerle Tatminsiz gönüllerle Bir Frenk taklidi vardı Müslüman aleminde Aklımızda kabul ettiğimiz yasakları İzlerken ailemizle evimizde Besmelesiz doğan çocukların kulağında Küpe olmuş şimdiki böğürmeler Bir oku emri vardı gökten Dilden soyutlanmış gönülden ibaret olan Tabiri vardı büyüklerin Kılarken namazı ,namazda ol diye Sığınırken peygamber çiçeğinin gölgesine Takılırdı gölgeye aklımız Kokudan mahrum kalplerimizle Neydi kastlari peygambere Silerken hafızalarda Herşeye bedelken mushaf Bırakılırken tozlu raflarda Bir sapıklık vardı zihinde Oynaşırken gayrı meşrularla Eliniz gözükmesin derken kadına kıza Bir avcı gibi havada gezen gözlerle Ümmet olma peşindeyken tekbir lerle Sağır olurduk Arakan,Filistin , Kudüs e Cihat beklerken kardeşler Televizyon başında mayış mayış ruhlu Müslüman la Zahirden korumak isterken kaleyi İçten içe teslim ederken

GÖNÜLDE FİRAR

Kalem kağıda yazmıyorsa yâr ne eylesin bu diyâr Beşeriyet İlâhiyat'a ulaşmıyorsa ne eylesin gönülde firar İstima' ediyorsun ancak hakikate âmâ Anlamaz acmî, kıt değil ancak ne âlâ Keyfiyet dönüşmüş kâfiye Bahsi geçsin Âhüzâr edersin behlül eyleyip geçene Aruz gitti artık aşk bile hece hece Yazmasanda meczûb, yazarlar hanene Neden lehf edersin bilmediğine Sandın faniden faniye olsun diye mi adı aşk !? Al bu suâli başına tâc yap S.C.

KARS İLİ VE SARIKAMIŞ ŞEHİTLERİ ÜZERİNE ANEKTOT

Resim
Soğuk Sarıkamış’tan, hep bir yerden yükselen ‘‘ Allahu Ekber ’’ sesleriyle kavrulan yüreğimin ateşini, o sırada kimse sündüremezdi belki de.  90 bin şehidimizin ruhuna okunan Yasinleri ve fatihaları hiç mi duymadınız veya işitmediniz kulaklarınızda?  Evet, bir kez daha gördüm ki ecdadın içtiği şehadet şerbetleri, torunları tarafından muhafaza edilmektedir. Tıpkı onların bir zamanlar, bizleri muhafaza ettikleri gibi.  Gariptir, bu kadar insan nasıl oldu da bir araya gelip Sarıkamış’a vardılar, halen aklım almış değil. Elbette bakanlıklar, dernekler ve vakıflar bu konuda bir çalışma başlatmışlardır. Amma velakin şu konuyu sizlere belirtebilirim ki, bir o kadar da insan hem yürüyerek hem otobüslere binerek ve hem de otostop çekerek varmışlardı ecdadın inlediği, kadim toprakların olduğu soğuk kar köşelerine.  Mesela Dicle Üniversitesi pankartı gördüğümde bir garip olmuştum. Çünkü benim memleketimde eğitim veren bir kamu üniversitesi idi. Hemen gidip orada bulunan öğrenc

VOLKANİK MİSALİ

Resim
Evvel zamanlar içinde kalabilmek.. Kabından hiç çıkmadan Kendi içinde yetebilmek hayata Ölüme bir adım daha yaklaşırken Yitirilip gidilmek çoğu şeyi anlatır Yıkılmak mı yoksa zafer mi Hayatın kahpeliğine dem vurmak Bu dur işte püskürmek budur !  30.05.2014 Çağatay KILIÇ

YAKMA CANIMI

Resim
Hıçkıra hıçkıra ağlamak gelir içimden. Ne uğruna yaşadığımı bilmeden. Feryat milyon olmuş sessizliğimden. Gönül bile suskun kalmış geceden. Açsak ağzımızı yakar dünyayı her yerinden. 27.05.2014 Çağatay KILIÇ

BAM TELİ

Resim
Karadeniz'in ortasında vurduk bam teline ... Yarim sen bekle son dönüşlerimi,sonu olmasada ... Gamlı yüreğim haykırsa da sensizliği... Burukluğum gibi anla beni.. Zamansız mehtabım da uçsuz bucaksızlığımı, Heybetimde yeter ya ! Neyse... Çağatay KILIÇ 25.05.2014

YAKAMOZ_U KEYİF

Resim
Dolunaya karsı oturdun mu hiç? Ya da Ay'ın eşsiz romantikliğin de denize yakamoz oluşunu seyrettin mi? Ben izledim evet ama canımı sıkan,yanıma baktığım da olamayışındı... Kafamı tekrardan kaldırıp baktığımda dolunayı sis kaplayıp kayboluyor oluşuydu! 25.05.2014 Çağatay KILIÇ

EFELEN

Dalgalansan da bazen¿ Anılarını yitirme! Hatırla hep aşkın büyüsünü ve mutlu ol! Kadranlarından seslenseler de dönüp bakma! Dolunayda ki şaheserliği gözlemle! Hiç bi zaman yıkılma! Ger göğüsünü yıldızlara... Gücün varsa iddia et Heyy yıldızlar bakın sizden daha çok parlıyorum.. 25.03.2014 Çağatay KILIÇ

YAKARIŞ

Neye bu isyan neye bu yakarış duyulmayan dünya burası Kaybolmuş hayatların dünyası soluk alsan ne fayda İklimler bile zehirli havası gibi kapalı yaşamlar Karar vermek bile zulüm olmuş şöyle mi ? Böyle mi ? Gel de kahretme be zırvalayamıyorum yüzümün görüntüsü yetiyor... Ne olur adınızı sevdanızı buğulu camlara yazdırmayın buğusu geçse de kalır Ama ta ki biri gelip silene kadar etkisi devam ediyor her bulandığında ! Yak bir nikotin iç çekişler yaşa ve uçup gidişini izle ne fayda... Çağatay Kılıç 28.12.2013 cumartesi sa:00:46 Talas/KAYSERİ

VAH !

Başlayıpta bitiremediğimiz kitaplar olur ya Can ister kafa eser beyin adapte olur Düşsel değişim olmaz kalıverir Bardak buğlanır yazılanlar tekerleme misali Geceyse daha bir nahoş Kimseler nerden bilebilir kahrımı Kayboluş vakti çatınca hedef mi kalır? Hayatı idame olmasa... DemeÇ...'den. Çağatay Kılıç 24.05.2014

NÜKRE

Resim
Kaybolup gitseydi, sessizlik içinde yutkunduğumuz dakikalar; geri dönüp sorar miydik, bizden ne götürdü, diye? Bir akşam üstü yine seyre daldım mazide birikmiş olanlara. Ve dedim ki güzel hüzünlerim de var güzel gülüşünün yanında. Ne çok şükür ne yok bunlar ile... HASAN AKBAL

MOD

Mod’a girmedimde düşününce... Bi kaç kelime dökülsün hadi ! Puslu günlerin ardından Baktımda sis geçmemiş Geceler bitmese keşke Yüz cehren gözükmese Kanım hızlı akmasa Gözlerim küçülmese Demek istedim.       Çağatay Kılıç Arsuz/HATAY           13.12.2019 saat mi ? 02:22

SEN DOĞ GÜNEŞTEN ÖNCE

Resim
Her günüm Sensiz içimde karamsarlık Her yanım yabancı kalmadı tanıdık Kaldı mı şu dünyada başıma gelmedik Sen gel ecelden önce… Geceleri severdim senden önce Karanlıktan korkuyorum artık Bekliyorum güneşi kapım aralık Sen doğ güneşten önce… Şiirbaz 11. Ağustos.1997

SEVİNCE İNSAN

Resim
Hele sevince insan görmez olur dünyayı Takmazlar asla ne anayı ne de babayı Yakalardım sanırlar da denizden sevdayı Olmaz ise yerler elmayı ve de ayvayı… Şiirbaz Kasım 1998

SENSİZ ÇEKİLMEZ BU ALEM

Resim
Bir küçük kıvılcım yeter cayır cayır yanarım Ben ayrılıktan değil beraberlikten yanayım Bir küçük gül, gözümün içine bak da kanayım Sen yoksan bu alemde söyle ben ne yapayım… Şiirbaz Mart 1997

Gözlerim Gibi Hüznüm Var

Resim
Bir âh kadar yük var sırtımda Tâ Mısır'dan uzak doğuya Taşıyorum bütün hasretleri Tulumlarımda sevda var Hüzünle yoğrulmuş bir çift göz Kara bir yüzük var parmağımda Gözlerin gibi hüznüm var benim Servet ÖZAKAN

GÖÇMEN KUŞLAR GİBİ

Resim
Tek tek dökülmeye başladı yapraklar Göçmen kuşlar sefere hazırlanıyor Kır çiçekleri boyunlarını büktü Hepsi senin gidişine ağlıyor… Yapraklarla birlikte saçlarım yarışıyor Göz çanaklarım dolup dolup taşıyor Rüyalar görüyorum yüreğim kanıyor Ne yaptın bu kalp seni hala unutmuyor… Göçmen kuşlar gibi tek başıma beni Gidip de bu yaban elde yalnız bırakma Yalan söyleme oynama sevdamla Seviyorsan gel artık beni çıldırtma… Şiirbaz 05. Eylül. 1995

İLKBAHARDA AÇAN FİLİZ

Resim
Bir dağın yamacından seyrederim denizi Dalgalar kumsala yetişmek için telaşlı Biri var denizi taşlayan dertli ve de ağlamaklı Ellerinde bir demet solmuş kır çiçekleri. Oysa ben rüzgarlara gizlemiştim sevgimi Her yıldız kaymasında sevdayı dilemiştim İçimdeki aşkı istemiştim yani. Nice mevsimler geçti ardı ardına Çiçekli yorganlar diktim üşüyen bahara Kaç gece dokundum sessiz suskunluğuma Ay ışığına batmış yapraklarımı Kaç kere çıkardım gün ışığına… Ben nice mevsimler yaşadım, Yalnız ve de kimsesiz Hiç birine yenilmedim Ben hep ilkbaharı bekledim yıllarca İlkbahar; canıma can katan mevsimim Güneşin ışıklarına tırmanarak yaşadım Ben kaç bahar yalnızlığıma ağladım Birini sevdim nice borandan sonra Biliyorum oda beni sevdi Yüreğime soktum hem de en derine Kilitleyip yüreğimdeki sevgiyi Anahtarını da attım maviye. Haydi yağmur çiçekleri beni önce siz üzün İçime dolmuşken bu kadar hüzün Haydi ilkbahar sen kurtar beni Çözülsün artık bu bendeki düğüm. Bir dağın

KENDİNİ ŞAİR SANANLARA

Resim
Herkese şiir yazar üşenmez beyim Kiminin gözlerini anlatır, kiminin elini beyim Dolmayı severmiş kimi, kimisi baklayı Milletin yediğine bile karışır beyim… Ona sorsan hepsi birer tarihi eser Bence hepsi fosilden bile beter Ne olur sonu, ne yapar, ne eder Şair olduğunu sanır burnumun kenarı beyim… Şiirbaz 11. Aralık. 2003

Tarihler Karışır

Resim
Dilimde eski bir şarkı mırıldanır dururum İçimde yarım kalmış sevdalara kahrolurum Anlatsam kendimi bütün alevler söner Tarihler karışır millet deliye döner… Şiirbaz Şubat 1985

ÜÇ OK

Resim
Ü midime ümit kat sakla beni kalbinde Ç are aratma bana çarem ol derdime O lmaz olsun sensiz bir dünya istemem K aç gecedir sensizim uyku girmiyor gözlerime… Şiirbaz Mart 1987

ADINI KAHPE KOYDUM

Resim
Adını kahpe koydum Soyadını da hain Senden önce ne idim Şimdi ne oldu halim… Belki senden namusludur Kader mahkumu kadınlar Daha da sevimlidir belki Yılanlarla çıyanlar… Adını kahpe koydum Çünkü sen kahpesin Sen sevgimin katili Sen beni mafedensin… Şiirbaz 01. Eylül. 1976

KADERİMİ KENDİM ÇİZERİM

Resim
Kaderdir deyip köşeme çekilmem Kaderimi kendim çizerim Bana kötü olanı elbet unutmam Bir böcek gibi ezer geçerim… Şiirbaz Nisan 1994

HEP SEN VARDIN

Resim
Yorgun yüreğimde ismin Kır çiçeklerinde güzelliğin İçtiğim sigarada gözlerin Akan suda sesin vardı… Rakıda birada hasretim Kayan yıldızda düşlerim Aldığım nefeste geçmişim Kadeh de şişede yalnızlığım vardı… Yürüdüğüm yolun sonunda o Parkta durakta o vardı Yakan güneşte sıcaklığı Takip eden gölgede o vardı… Şiirbaz Aralık 1987

Çoktandır Tekneyi Aldı Sular

Resim
Çoktandır haber yok senden Çoktandır açmıyor gülüm Çoktandır tekneyi aldı sular Çoktandır ümitler sende gülüm… Şiirbaz Ekim 1997

BİR MEMLEKET HAVASI

Bir memleket kokusu yayılır Gittiğimiz trenden Şu görünen buğday başaklarından. Küçük bir çocuk el sallıyor Belki hiç gelmeyecekmiş gibi giderken Memleket solur bu  tren Buğulu gözler vedalar bırakır sadece ardında Bir memleket kokusu var Sevdanın ellerinde Bir yaz sıcaklığı Yanık bir sevda kokusu Bir avuç umut tutunan Gözlerinde bi pınar devinen Bir memleket kokusu var Memleket sevdası içimizde Sevdamızda da bir memleket... TUĞBA KAN

TAMAMLANMAMIŞ ŞİİRİM SENSİN

Resim
Gün gelip gideceğim buralardan. Sol yanını boş bırakacağım, Seni bensiz bırakacağım. Belki bensizliğe yanacaksın. Ama çok sürmeyecek biliyorum. Zaman geçtikçe unutacaksın, Başka sevdalara yelken açacak yüreğin, Başka elleri tutacak yansın dediğin ellerin, Sesin çıkmayacak, bitecek nefesin. Ama beni sevdiğin gibi sevemeyeceksin. Hiçbir yürek benim kadar sevemez seni, Hiçbir göz benim baktığım gibi bakamaz… Gün gelip gideceğim buralardan Seni bensiz bırakacağım Sol yanını boş bırakacağım Belki bensizliğe ağlayacaksın Belki anılarımla yaşacaksın Belki de unutacaksın beni Başka sevdalara yelken açacaksın Ama ben seni hiç unutmayacağım Hep benimle, Hep yüreğimde, Hep nefesimde yaşayacaksın. Yaprakları solmuş defterimde, Bir türlü tamamlanmamış, Yetim bir şiir olarak kalacaksın… Şiirbaz 13. Temmuz. 1991 “ Sahipsiz Mektuplar” isimli şiir kitabından

YOKLUĞUNUZDA

Resim
Sizin yokluğunuzda geceler tek dostum oldu Yüreğime dünyanın bütün acıları doldu Saksılardaki renkli çiçeklerde tek tek soldu Gelecekseniz gelin artık yürek dayanmıyor… Kuruyan dudaklarım her daim sizi heceler Aman vermez lanet olası karanlık geceler Siz yokken evde yaşam inan ölümden beter Gelecekseniz gelin artık yürek dayanmıyor… Şiirbaz Eylül 1998

DOST GÖRÜNEN DÜŞMANA

Resim
O dostluk denilen meret Hiç yokmuş meğer Bizi kandırmışlar usta. Boşuna beklemişiz Doğacak güneşleri Boşuna beklemişiz Gidip dönmeyenleri Gelmedi giden geriye Gerçekten çok safmışız  Bilemedik be usta Akıllanmayız da bu gidişle Kandırılmışız meğer Cahillik işte… Şiirbaz 01. Ocak 1981

ÖLÜ ELBİSESİ

                        Hayat aynı durağan haliyle dün bıraktığımız öğrenci pansiyonu odası sohbetlerinden artan kalanlar ile başladı. Dışarıda esnaflar, lüks dükkan sahipleri, işçiler ve memurlar beraber döndükleri çarkın dişlisinde yoruluyorlardı. Çocukların oynadığı parklara, iki laf edilen kafelerin üzerine çöken sessizlik misafirdi. Kimse farkında değildi. İkindi vaktini belli eden gölgeleri bile yoktu artık. Yaprakların vedası, kuşların göç telaşı biteli aylar olmuştu. Havuç burunlu soğuk adamlar kömürden gözleriyle selamlıyordu insanları.             Yine işe gitmem gereken güzel bir pazartesi. Evet, yanlış anlamadınız haftanın ilk gününü çok seviyorum. Okula gitmemek için nazlanan çocuklar gibi davrananlar, hiç parasız kalmamıştır, büyük bir ihtimal. Bu bendeki sevgi, şükür etmek aslında... Böyle kapalı ve yağışlı havalar her zaman beni bir hoş eder.   Bulunmaz nimet desem melekler yalan yazmaz. İnsanın içini gıdıklayan hava, bir şeyler karalamak için ilham verir adeta. Bird

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK