Kayıtlar

Aralık, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

TESİR

Resim
Gölgeler çevriliyor beni Örtüyorum acıların üzerini kabaca Küllerim savruluyor Son bir bahar rüzgârında Resmi tamamlayamıyor Kalemimden düşen izler Anlaşılmaz kılıyor beni zaman Ulaşılmaz oluyor aramızdaki çizgiler Sancılarla doluyum Yeni biri olmam gerekli Bir doğum yetmez insana Binlerce ölüm gerekli Henüz diriyken Gördün mü ölü birini Yaşamak herkese Bahşedilmiyor sevgili RUKİYE ŞAHİN

CESARETİN MUCİZESİ

Resim
Bugün yüreğimde bir mutlulukla uyandım. Ama bedenime sığmayan bu heyecan neyin nesiydi, bilmiyordum. Yatağımda doğrulup, doğan güneşin odama yavaş yavaş sokuluşunu izlemeye başladım. İnceden inceye kıvrıla kıvrıla pencereden odama girişini izlemek bana ayrı bir tat veriyordu. Her gün doğan güneş bugün gözüme bir başka görünüyordu. Bugünün, diğer günlerden farkı neydi bilmiyorum. Sanki yeni bir güne değilde, bilinmezliğin hükmettiği bir güne uyanmıştım. Ben böyle düşüncelere dalmışken, dışardan gelen sesle bir an da irkildim.  Git gide artan ses kalp atışlarımı iyice hızlandırmıştı. Hemen doğruldum. O an beni ürküten ses kesilmişti. Derin bir nefes alıp tekrar yattım. Kafamı yastığa koyar koymaz, tekrardan o sesi duydum. Hemen korkuyla sıçradım. Kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki odanın ortasında öylece kalakaldım. Ne ileri gidebiliyordum ne de geri. Yavaş yavaş, ürkek adımlarla pencereme doğru yürümeye başladım. Odam çatı katında olduğu için bahçenin tamamını görebiliyordum. Göreceğim

KİRLİ DÜNYA

Resim
Bir Ertuğrul vardı dersiniz Bundan seneler sonra belki ismim anılır bir yerlerde Ve siz bir Ertuğrul vardı diyeceksiniz Yüreğindeki aşka sahip çıkacak birini arayan bir Ertuğrul… Sevdasını korkularıyla gizleyen bir Ertuğrul vardı Falan zamanda yaşadı Filan yerde öldü diyeceksiniz Bazen mecnun olmayı denedi leylasını bulamadı Bazen Kerem olmak istedi Delecek dağ çoktu Fakat şirini yoktu Bazen ise Tahir olmaya kalktı Ama ortada ne aşk badesi vardı Ne de Zühre Ve siz yine bir Ertuğrul vardı diyeceksiniz Aşk ve sevda nedir bilmeyen bir Ertuğrul Ama o zaman bu dünyada ne Ertuğrul’un… Ne aşkın Ne sevdanın Ne sessiz haykırışları Yeri olmayacak Çünkü aşık sevdasını bu kirli dünyaya bırakmayacak… Ertuğrul Gazi YUMUTKAN

SEN VE BEN

Resim
Şair oldum bu gecelerde İçtiğim bir bardak su da Taştı senli hayaller Gittiler elveda demeden Sükûta boyandım bu evlerde İçlerinde onlarca yalnızlık Beklenip de gelmeyenler Yıllara kırık düşler Hep mi sürgünsün bana Sarhoş oldum ayrılıktan Kuş olup uçtu sesler Söylenmez oldu sözler Nerede bırakmışsak sevmeyi İşte tam orada Haksızlığa uğramış sevgiler Uzağa mahkummuşuz Sen ve ben aşk uğruna yanmışız Küllerimizden kuleler yapılmış Hasretle dolan gözlerimiz Mezar olmuş güllere RUKİYE ŞAHİN

BU NASIL BİR SEVDA

Resim
BU NASIL BİR SEVDA Önce korkağız dedik… EyvAllah, sonra suskunluğumuzu dile getirip beklemeye başladık ama sonucunda hep bekledik hiç olmadı diyerek köşemize çekilmeye karar verdik… Sonra bir çift göze rast geldik… AŞK… dedik evet aşk bu olmalıydı dedik ama aşkın bir imtihan olduğunu çoktan unutmuştuk sanırım... Ve imtihanı geçemedik herhalde ki neden diye haykırasımız geldi ama yapamadık çünkü… Allah var Allah yâr… Nasıl olurda isyan edebiliriz nasıl olurda şirke bulaşırız… Bak kardeşim sevdalar yüce yaradan tarafından insana helâl kılınmıştır. Şimdi sen nasıl olurda imtihana haykırırsın, nasıl olurda şirke bulaşıp helâl duyguya haram bulaştırırsın… Yapma bunu Allah rızası için yapma… Bak görüyor musun dışardaki âhlaksızlık senin eserin… Beğeniyor musun bunu mutlu musun… Ne geçti eline bir toplumun helâl duygusunu harama bulaştırıp o toplumu zehirleyince rahatladın mı? Yazık çok yazık… Neyse…Gel sana sevdayı anlatayım… Sevda dediğin yâr’in sesini duyunca yüreğindeki tüm hücrel

Alıp Götürdüğün Hisle­rin Yeni Bahara Açılm­ası Gibi

Resim
Benden alıp götürdüğü­n çok şey vardı… Kelime dağarcığıma ye­rleşmiş fakat senden ­başkasına söylediğimd­e küfür niteliği taşı­yan cümleler gibi.. Bestesine sarılmış bi­r çocuğun bestesinden­ silinmiş notalar gib­i.. Geçmişte yaşanılan za­manın zayiatına iç çe­ker gibi.. Umutlara sarılmış bir­ gencin yokluğunu kay­bedişi gibi.. Eski dostta görülen s­amimiyetin kayboluşu ­gibi.. Filizlenmiş sevgi toh­umunu köküyle söküp a­tan rüzgar gibi.. Dedim ya işte çok şey­ götürdün benden, ama­ bu götürdüklerin sen­in hissedemediklerind­i. İste şimdi bırakıp gi­ttiğin hissiz duygula­rın yeni bir bahara u­yanışını nazlıca ve u­mutla beklemek gibi…. AYŞE KUZUCU

EKSİK

Resim
Ne zaman elime alsam ­kalemi, eksik bir şey­lerden söz ediyorum. Umutsuz hayatlardan, ­kapanmayacak yaralard­an bahsediyorum. Oysa mutlu olmak için­ neyimiz eksikti? Çay­? Sigara? Belki de ru­humuz? Evet, ruhumuz eksik m­utlu olmak için. Duyguların mezarlığı ­gibi ruhlarımız. Ne hissetsek hayata k­arşı, ölüyor bir bir ­düşüncelerimiz. Sanırım yaşamak için ­genç, düşünmek için ç­ok yaşlıyız. Mustafa BİLEN­

SONSUZ SON

Resim
Hayatta bazı şeyler yolunda gitmiyor.Sahi dolar mı yol açtığın bu boşluk,diner mi sensiz geçen gecelerin özlemi..Yapabildiğim tek şey yokluğunda avazım çıktığı kadar susmak.Senden sonra yaşamaya vakit olacak mı? İçimi sana döksem yine beraber toplayacak mıyız? Ben senin yağmurunda ıslandım,başkasında çiçek açamam ki.. Elbet çay daha acı,yağmurlar anlamını yitirecek ve geceler doldurmaya çalışacak boşluğunu.En çok da senden gidememek ve sana gelememek yoracak bu bedeni. İçim bu denli yanarken ellerimin üşümesi çok saçma.Tüm ışıklar söndüğünde kalbe çöken yalnızlıksın sen.. Sen,benim en güzel çaresizliğimsin.       Çünkü sen bir ihtimalken bile güzelsin.                Ersin ÇİZİKCİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Resim
Bir sonbahar günü, solmuş yaprakların arasında arıyordum seni.  Keşke tek tek her yaprakla seni çekiştirsem. Bana hep seni anlatsalar. Her baktığım yerde öylece seni  hatırlasam. Her güzelliğini en ince ayrıntısına kadar öğrensem. Sonbahar güneşi altında seni yüreğime işlerken, tabiatın umudu üzerime sinse.  Seni görebilmenin umudunu işte... Bir gün belki bize biçtiğin bu kader yolunun sonunda seni görebilmenin umudu ısıtsa üşüyen ellerimi. Şöyle bir içten keşke diyerek oturdum yaprağını dökmüş ağacın altına. Seni ararken topladığım yaprakları usulca kenarı bırakıp kapattım gözlerimi. Bacaklarımı uzatmış, umudunla ısınmış ellerimi birbirine kilitlemiş, başımı geriye doğru yaslamıştım. Bir masala daldım o an da. Seni iliklerime kadar hissettiğim bu masal da sadece güzel şeyler olsun istiyordum.     Her tarafı sarı sarı yapraklarla kaplı küçük bir bahçe olsun. Üzerimde beyazdan bir elbise. Bahçenin ortasında küçücük bir köprü. Merakla baksam köprünün diğer tarafına. Solmu

ARAYIŞ

Resim
Şimdi sen bilmezsin Benim ülkemde bir yaz akşamını Şimdi sen bilmezsin satır sonlarına yazdıklarımı Elimde eskilerden kalma bir defteri niye sakladığımı Şimdi sen bilmezsin Annelerin ev telaşlarını Mutfaklardan savrulan yemek kokularını, Komşu teyzelerin sesini Top oynayan çocukların dışarıdaki hevesini Şimdi sen bilmezsin Bilemezsin uzaktasın Mahrumsun her bir zerremden, Sesimden ve nefesimden Uzaksın, Uzatınca ellerimi hava da bırakansın Seslensem sesimi duyamazsın Bense bu sonu görünmeyen hasretinle Sokak aralarında dolanan bir avareyim Hayret etmekteyim sensizliğime Bilinmeyen bir hüznün en asil bekçisiyim Sorma bana bu mahrumiyet neden diye Onca nimete karşılık bu külfet ne diye Taşıyamıyor dünyayı omuzlarım Bir günü diğerine uladım Neredesin ah benim sol yanım Kederime yoldaşım RUKİYE ŞAHİN

AYNI KALBİN SAHİPLERİ

Resim
AYNI KALBİN SAHİPLERİ Şimdi gidiyor yollar gurbete Ayrılıyor limanlar uğurlarından Korktuğumuz başımıza tac, Artık, Nedir ki yaşamak için nefes almak Acıyı perçinlemekten başka. Nefes almak değil bizimki İçimizi çekmek Urganlarla kuyulardan Şimdi derin bir nefes için daha Oyarız içimizi Canımız yanmaz gibi sakinlikte Duyulmasın da sustuğumuz soluğumuzda Gönlümüzün boşluğunda Bir ölüm tesellisi Geçecek deriz Niyetlenip toprakta bırakmaya bu kalbi Duyulmasın soluk soluğa Susmalar içinde kalışımız. Şimdi derin bir nefes daha Alırız acımızdan Gurbete giden yolumuza bakarız. Sessizce emanet edip Allah’a Bir urgan daha sallanır kuyulara. Şimdi bir cesaret yaşamak Sezdirmeden bir kalbi paylaşmak… Büşra Daşdibek

TAKINTI

Resim
Takılıyor aklım siyaha Takılıyor ayaklarım Gözlerinin tam da Kalbine giden dönemecine Düşüyorum Çarpıp sana Saniyelerde asırlar var Gözlerimde mercek İneceğim kalbine kadar Ulansa birbirine yollar Takılıp kalmasam eşiğinde Bir siyah tünelde, ışıksız İneceğim kalbine kadar Kaybolmasam aralıksız Düşüyorum Daha varmadan başa Un ufak gitti ırıklara yürüyüşler Hevesler boşa… Takılmazdım siyahı Sende düşünene kadar Takılmazdım gözlerini Düş edinene kadar Bu düşü(şü) kalbin Söyle ne kadar duyar? Büşra Daşdibek

ÖZGÜRLÜĞE AGIT

Resim
Bir kuşlar mı kaldı dünyada iyi Bir de çiçekler… Ben ümidinden vazgeçeli Yalan oldu gerçekler. Korkar oldu adımlarım Her yol başından Gözlerim gözlerden. Ruhumun boynunda bir ip, Bir ağaç sallıyor salıncakta Hüznün katiplerine sezdirmeden. Ah kaçmak mümkün olsaydı senden Her adımda ardımda kalsaydın Hükmün bir şehre sığmıyor ki sevgili Sen tüm ülkelerde Zalim bir hükümdarsın.   Büşra Daşdibek

NEYLEYİM

Resim
Işıksız kaldı gönlüm ansızın Yanmış yeşil baharı Gözlerinde türkümüzün. Terketmiş Uçurumlar denizinin Girdaplı kıyısında O, Bahardan yaza uzanan ellerin Umutlu bekleyişler sancağını. Neyleyim. BÜŞRA DAŞDİBEK

YILLAR SONRA

Resim
Göçtü gün Solgun sararmış Durgun sularda Gençliğini ararmış Hep bundan Dalgın yürüyor atlar Hep bundan Evden uzakta Gece korkusu yaşar Soğuk gönüllerde Seni görmeyeli Üşür parklarda ağaçlar Bu şehre her mevsim Renkli nakış acın Her suyun derininde Uyanmış yapraklarına ağaçların Nem nem Gölgeli yüzlerine taşların Bu şehre Gün ışığı gibi Sen dağıldın. BÜŞRA DAŞDİBEK

KAĞIT GEMİ

Resim
Deniz kıyından Bir gemi salsan kağıttan Gezdirirler kanatlarında Şehrinin martılarını Benim göğümde kartallar Benim için Bir gemi sal kıyından Bir avuç ateş bırak içine Haber getirsin Ellerinin serinliğinden. BÜŞRA DAŞDİBEK

NEDEN

Resim
NEDEN N-E-D-E-N… Bu aralar çokça soruyorum bu soruyu kendime… soru kalıpları değişse de açtığı yaralar ve hissettirdiği duygular hep aynıydı emin ol hiç değişmedi… Ne zaman geçer bu hal bilmiyorum zaten bilsem seni sende daha yoğun yaşamak varken neden kendime acı çektireyim ki… Peki bu soruları sorduran sebep neydi?... Aşk mı? Sevgi mi? Yanı başındayken kavuşamamak? Yoksa kullanılan kelimeler mi?… Bence hepsi… Hepsi işte hem de hepsi… İşte görüyorsun ben senin gözlerini fark ettim edeli cümlelerim, kelimelerim, düşünceler, duygularım hep böyle tekrar eder oldu… Elbet bu sorular bir cevap bulacaktır… Ve elbet bu tekrarlarda son bulacaktır… Nasıl mı? Ya senle bu hayat yolunda mutluluğu seyredeceğiz… Yada… Yada tek söz dahi etmeden arkanı döneceksin ve geride harap olmuş bir şehir aynı zamanda kanadı kolu kırılmış yüreği sevgiye susamış bir beden bırakıp gideceksin… Sen en iyisi kal benle hayat sahnesinde mutluluk filmini izleyelim beraber… Tabii kelimeleri unutmadan, kırmad

YAR'IM

Resim
Birini sevdiğin zaman, diğer bütün kapılar kapanıyor sana. Gidecek hiçbir yerin kalmıyor. Can verir gibi teslim oluyorsun sevdiğine. Canı yansa, canı oluyorsun. Canın yetmiyor, hayatından yer vermek için yarın kadar yere sığıyorsun. Öyle derinden seviyorsun ki, Senin olan ne varsa yarım kalıyor. Tamamına doymazken, yarısına şükrediyorsun. Bir ekmeğin yarısı, Bir ömrün yarısı... Ama sonra yarına sığmıyor yâr dediğin. Kapalı kapılar arkasında, Yüreğin ayazda kalıyor. Elleri cebinde ıssız bir adam oluyorsun. Ne bir merhaban kalıyor, ne de bir elvedan. Sahipsiz bir adam oluyorsun... Hikmet KAYA  // Yar'ım

SONU SONSUZLUK BU AŞKIN

Sarılsam toprağa Duyar mıyım Kalbinin atışlarını Dünya üzerinde bir yerde Seyreden adımlarını? Değiştirdin Ülkemin karışlarını Şimdi metreler, miller Hepsi bir. Sağa ve sola Dönülüyor Aynı yerden şimdi Dürülüyor yer Gök sıyrıldı üzerimizden Sen gel Ben ulaşayım. Yola çıkalım İyi insan özlerinden. İstanbul alalım bir avuç Şairlerin sözlerinden Ya da gelme Sen yan Ben kül olayım İstanbul olalım birkaç kelime Şairlerin şiirlerinde. BÜŞRA DAŞDİBEK

NEFES

Resim
Şu titreyen yapraklar İçimde çokça ayrılık var Sanki bitmeyecek, Bu  sonbahar Gözlerimden, Yanaklarima süzülen Yol olup diyar diyar gezinen Yaşlarım var, Yaşımdan çok Ellerin saçlarımda gibi. Seni her gün özleyen biri, Nefes verdiğin duvarlara Sordu suretini. Hayallere kapıldı Gitti o gemi RUKİYE ŞAHİN

İMTİHAN

Resim
İMTİHAN “İmtihân dediğin, kâğıt kâlem ile olmaz kurbanım. Kul, kul ile sınanır…” Ne güzel söylemiş Serdar abimiz… Sanki bilir gibi durumu öylesine ince öylesine naif söylemiş… İmtihan oluyoruz kâh okulda kâh hayatta… Hadi okuldaki neyse de hayattaki pek zor oluyormuş onu bilir onu söylerim… Ama seven katlanır her türlü imtihana… Katlanmazsa ne olur ki demeyin? O sevda öyle büyük ki… Aşık mum alevinde pervane olmayı göze almıştır… Onun için imtihan dediğin nedir ki? Onun imtihanı ise yârin yanındayken ona onu sevdiğini söyleyememesi bunu sadece bakışları ile anlatmaya çalışması… Ne zordur bilir misin sen? BİLEMEZSİN!... Bilemezsin işte düşünsene yanı başındasın karşısındasın… Ve gözleriniz içine bakarak şiir okuyorsun… Yalnız bir türlü dil denilen şu bülbül söz etmez oluverir… Bunu bakışıyla, duruşuyla, şiir okuyuşuyla belli etmeye çalışır aşık ama nafile… Belki belli etse oda ona sevdiğini söyleyecektir… Ama ne aşık belli eder ne de maşuk anlar bu halden… Dedim ya imtihan

YÜK

içimde bir sızı var ­bu gece.. içimde bir karanlık.­. hiç başlamamış  ­ hiç bitmeyecek gibi­ öyle karanlık ­ upuzun yollar kıvril­sa önümde.. yağmurla  yıkansa av­uçlarım.. parmak uçlarimdan­ aksa bütün günahlar­ım omzumda ömrüm ­ bir yük..­ gittikçe ağırlaşmış. yolcu eski­ yolcu yorgun..­ yolcu usanmış..­ RUKİYE UYSAL

SENSİZLİK

Resim
İçim üşüyor sensizlik sokağında.. Yırtık terliklerim ayağıma büyük.. Yokluğun bu sıska bedene ne de ağır yük.. Bağdaş kurmuş oturur sevdan ocak başıma.. Hasretini asıyorum her gece başka daracığında.. Uçan halım olsa şehrinde kol gezen.. Sokaklarında top oynasa çocuklarım.. Kutsal şeyler dirilse de.. Zil çalsa eteklerim! RUKİYE UYSAL

MİNİK'E MEKTUP

Resim
Nasıl seslensem sana ­bilemiyorum miniğim.. ­Hayatta mısın şimdi o­nu bile bilmiyorum..s­eninle sosyal medya d­a yayınlanan bir vide­oyla tanıştım ben..ve­ videonun her saniyes­inde özür diledim sen­den,sizden..mahcup ol­dum..utandim dahası.. Şii milislerden biri­nin uzunca namlusunun­ ucundaydi minik bede­nin..ben bile izlerke­n o kadar korktum ki,­kim bilir sen neler y­aşadın..inan bana kah­roldum o videoyu izle­rken..seni onların el­inden alabilecek bise­y gelse elimden diye ­yalvardim..üşümüştün ­belliydi sarsam sarma­lasam diye öyle içten­ istedim ki seni..Ann­en baban hayatta mıyd­ı o anlarda bilemiyor­um..ben oturduğum yer­den sana kıyamazken A­nnen seni öyle gördüy­se, ondan da özür dil­erim..sıcacık evlerim­izde 5 yıldır süren b­u zülme dur diyemedik­ ya, sana o namlunun ­ucu tehdit oldu ya, y­atacak yerimiz yok mi­niğim..sana beni affe­t bile diyemiyorum..y­üzüm yok ki..minicik ­bedenindeki yaraları ­engelleyemedim  ne ka­dar özür dilesem fayd­asız bilirim..o vicda­nsız s

BIRAKIN SAVAŞI KADINA

Resim
Belki erkekler de doğum yapabilselerdi, şimdi daha az kanlı bir dünya olurdu." - Düşündürdü beni!! savaşlar neden hep merhametsizlik üzerine..? erkeklerde merhamet kadınlar kadar olsaydı..savaşlar bu kadar kanlı geçer miydi? ilk savunma şu şekilde gelecektir, -erkek savunma fitratıyla yaşam mücadelesi verdiği için kadın kadar merhametli değil.. merhamet etse savaşamaz.. o zaman soru..? -savaşmak illa kan dökecek kadar merhametsiz olmak demek mi? Eğer değilse kan dökmeden savaşan tek kişidir, kadın.. Allahın sıfatlarindan Rahmân! "merhamet etme" sıfatıyla donatılmış bir savaşçıdır.. kan akıtmadan, başka bir annenin yüreğini yakmadan verir savaşını..ve galip gelir.. kadın dini ile değil,dili ile değil, eğitim durumuyla değil, yüreği ile verir Savaşını.. Savaşırken öldürmez,yaşatır.. Kadın ömür denilen o süreye yaşam verendir..onun için yaşamanın ve yaşatmanın kıymetini en iyi kadın bilir.. RUKİYE UYSAL

AŞK

Resim
Bir zamanlar şiirimde şöyle bahsetmiştim bu konudan; …Söyleyemediklerimle beraber Sahi ya söyleyemediklerim bile beraberken biz neden hala ayrıyız… İşte böyle… Bazen cümlelerimiz beraber… Bazen fikirlerimiz… Bazen ise gülüşlerimiz… Hatta beraberden ziyade aynı gülüşlere sahibiz… Ama işte bu “ama”lar , “fakat”lar bitirdi bizi… Hep olur olmadık  durumlar, nesneler, duygular ve sözler beraber oldu… Bi biz beraber olamadık senle… Karşımdayken, yanımdayken sadece buna şükredebildik… Aynı ortamdan aldığımız nefesler şükrettiğimiz oldu çoğu vakit… Söylemek isterdim karşına çıkıp haykırarak o iki kelimeyi ve bir cümleyi… Yani “SENİ SEVİYORUM” … Ama söyleyemezdim… Söylemezdim işte çünkü bırakıp gitmenden korkardım… İşte aşk böyle bir şey seversin, hoşlanırsın… O olursun…Onu yaşarsın ama söyleyemezsin…. İki kelimeyi yan yana getirip onu sevdiğini haykıramazsın… Ve sonunda ise geriye sevgisiz, aşksız bir kalp kalır… Ertuğrul Gazi YUMUTKAN

HEP BEKLEDİM HİÇ OLMADI

Resim
İnsan hayatı boyunca bazı şeyleri bekleyerek ömrünü tüketir… Mesela sevgiyi, aşkı… Sevmenin ve sevilmenin tadını bekler… Ama ne kadar beklese de zaman sanki düşman gibi bunları vermemek için direnir de direnir… Tam oldu derken… SONUÇ… Yine hüsran… yine hayal kırıklığı olur… Aslında istenilen basittir hem de çok basit bir şey… Bir çift gülen göz, bir hoş sohbet ve ona karşı sevgiyle dolu koca bir kalp… Bu kadar zor olmalıydı bu hislere kavuşmak? Ya da bu hisleri kavuşturmayı zorlaştıran neydi? Korkaklık mı? Gurur mu? Yoksa… Yoksa özgüven eksikliğimi… Adı her ne olursa olsun… Sersem insan bir türlü aşamaz bunları neden mi? Zamanında birçok darbe yemiştir… Saf ve temiz duygularına… Ve bir daha aşkından ölse dahi gidip söyleyemez… Çünkü cesaret edemez… Sanki bu da diğerleri gibi olacağını düşünür… Ve hep kaybeder… Sonrasında ise hep bekler ama hiç olmaz… Ertuğrul Gazi YUMUTKAN

İNSAN İNSANLIĞIN CESARETİNİ NEREDE UNUTTU?

Resim
Susmak... Sessizliğe terk edilmiş, keder dolu bir tanık.  Aslında bunca kötülüğe karşı sessizliğe gömmeden bağıra bağıra susmak lazımdı. Peki bu kadar çığlığı atan bir kelimeyi, neden bu kadar yanlış anladık biliyor musunuz? Cevabını ben daha bugün öğrendim.  Kendimi nasıl bir karanlık gökyüzünde buldum bunu öğrenince bir bilseniz... İnsan ne demekti de  bunca kalabalık arasında  insanlığı kaybetti . Benim aklıma İnsan dedim mi, hemen yüreği pek, gözü adaleti arayan, bulamayınca da yeri göğü birbirine katan,  ağlayanın yanında olan, yetimin başını okşayan, bir dilim ekmeği bile olsa sofrasında paylaştığı komşuları olan kişi gelirdi. Nerede peki şimdi bu yüreği bol, gözü tok insan. Biz hangi tozlu raflara kaldırdıkta göremiyoruz. Nerede "Komşusu açken tok yatan bizden değildir." diyenlerin torunları? Anladım ki bizim kusurumuz, cesur insanları destanlarda, iyi insanları masallarda bırakmak olmuş. Yoksa neden bir insan bir başka insana <hemde ihtiyacı varken> yardım

SUSKUNLUĞUM

Resim
SUSKUNLUĞUM Bir an, bir saat, bir dakika, bir saniye, bir salise… Anla işte sensiz böyle sayarım zamanı. Sanki saydıkça zamanı, sen bileceksin ve bana geleceksin… Ah! Benim sevgiye, aşka ve bir çift göze susamış yüreğim ne diye beklersin ki… Gelecek mi? -Belki… Sen bile bilmiyorsun ki yüreğim ben nasıl bileyim… Ya o da herkes gibiyse… İşte bu ihtimal var ya bu ihtimal, biz hep bu yüzden kaybediyoruz… Hayatımızı hep ihtimaller üzerine bağladığımız için hep kaybettik ve kaybetmeye de devam edeceğiz… Ve bu kayıplarımız bize koca bir sevgisizlikle geri dönüyor… Sonra mı? Sonrası malum işte hissiz oluyor adın, sevgisiz oluyor… Oluyor da oluyor işte… Sanki aşktan anlamaz varsa yoksa işi gücü olan birisi gibi davranıyorlar sana… Ah ah… Bizde severdik aslında ama söyleyemezdik… Cesaret edemedik bir türlü…Çünkü korktuk… Hem de çok korktuk… Ya o da giderse bu sevgiyi kaldıramayıp, o da sırt çevirirse diye çok korktuk… Sustuk sustuk... Sırf hayalimizden bile çıkmasın diye sustu. Yanımızd

GİTMELİYİM

Resim
Titrek dişlerinin korkak gözlerine, Gece yarısı yanmış mum ışığı… Çığlıklarını köpeklere devretmiş çekirge, Karanlıklardan sıyrılarak gitmeliyim. Kahverengi yuvarlak tozlu masa, Altmış üçten kalma üstündeki dergi; Dolu bardağımı boşaltıp, çayı içmeden; Mektepli aşklarımı bırakarak gitmeliyim. Seyr ile serenad ederken avare… Dolaşıp dünyayı hayalden uzak, Dönüp baktığında olmadığım yere; Elvedanı yüreğime alarak gitmeliyim. Yıllarca kurup düşünü, bu muymuş o? Mutsuzluk ceketini gözlerinin omzuna asarak, Kulaklarımdaki bedduanı dökerek denize; Vefayı beklemeden aşktan gitmeliyim. Doğduğum şehir, yaşadığım şehrarengiz; İlk aşkıma Fatiha okuduğum cadde, Ayrılık kurdelesini şiirle keserek; Sensiz şehirlerden vedalaşarak gitmeliyim. Anlatılması güç, karanlık ve korkak; Seni debdebelerden kurtardım da şimdi, Babana olan kinini kalbinden alarak… Dostluğunu yerleştirerek gitmeliyim. Öldürdüğün masum kalplere ab-ı hayat, Sür ile diriltilen düşleri uyandırarak…

KORKAK

Resim
Niye böyle olur ki…. Neden korkuyorum bu kadar…KAYBETMEKTEN… Düşün ki yanı başımdasın karşımdasın ne bileyim işte nerde olursan ol kalbimdesin… Ama ben korkak bir insanım. Bilmiyorum yanımda olunca huzur buluyorum sensiz olunca karanlıkta şiir yazasım bile gelmiyor. Sen kimdin? Adın neydi? Nereliydin?... İnan hepsini unuttum çünkü gözlerin vardı beni bana unutturan gözlerin… Ben var mıydım ki? Acaba sen hayatıma girdiğinde… Bak şimdi çelişkide kaldım yine… Sen hayatımın içinde miydin? ya da hayatıma çöllerin yana kavrula beklediği yağmur gibi yağacak mıydın? Damla damla… İnan bilmiyorum… Ama seni tanımak isterdim kimdin? Neden geldin hayalime diye sormak isterdim ve sana sonum mu olacaksın yoksa sonsuzum mu olacaksın demek isterdim… Ama diyemem… Niye mi? Sen beni dinlemiyor musun yoksa dedim ya sana ben korkağım kaybetmekten korkan seni sensiz yaşamaktan korkan büyük bir korkağım… Aslında hepsinden ziyade yanımda olmazsan bile bir gün hayalimden çıkıp gitmen bile beni korkutuy

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

Resim
Severim gecenin bağıran sessizliğini. Seni sana bırakır bu gürültülü sessizliğin içinde.  Sabahın gürültü yalnızlığı yok olur gecede. Sonbaharın ortasında güneşin haykırışı kaybolur. Ağaçlardan düşen yaprakların hüznü yok olur. İnleyen ışık kaybolur gecenin en sesli sessizliğinde. Kalırsın sonbahar gecelerinde ki huzurla başbaşa. Sen onu dinlersin o seni. Kimse anlamaz onun seni anladığı gibi. İçindeki her hüznün rengini alıp hemen kendi rengine katar. Ne hüznünü yakar ne de hüznüne hüzün katar. Öylece dinler seni. Düşen yaprakları arasına usulca bırakır yalnızlığını. Bak yalnız değilsin der gibi rüzgarı çarpıp kaçar suratıma. Seni kahkahalara boğmaz belki, ama yüzündeki tebessümün sebebi olan bir Sonbahar bırakır ardında.. SEMA ALTINAY Posted via Blogaway

FERYAT

Resim
Bulgur bulgur olmuş,­ gökyüzünün suyu.­ Düştükçe yeryüzüne,­ acıtır mavinin derinl­iğini. Allah'ım bu nasıl bir­ imtihan, İçtikçe yakar boğazım­ızı, Kandan damlalar.­ Ağlayan analar, ferya­t eden babalar, Boş gözlerle bakan be­beler. Çocuğun teselli ettiğ­i bu günler de, Nasıl geçecek kurşund­an yaralar. Ah! Allah'ım!­ Bu boş bodrum katları­nda Şimdi yankılanıyor bo­mbadan acılar. Söyle dünya söyle!­ Gözlerden akan bu kan­ damlaları Hangi mendil silecek ­bunca izleri. Kim durduracak kim!­ Annesini kaybetmiş ço­cuğun feryatlarını...­ Söyle dünya söyle!­ Acıdan kule yapmış bu­ soysuzlar Nasıl verecek bunca y­etimin hakkını. Ah! Geçtikçe günler,­ Daha da durgunlaşıyor­ dereler. Ağlıyor mavi, ­ Gülüyor ateşten kırmı­zı. SEMA ALTINAY Posted via Blogaway

ANLAMAKSA ŞİİRİ

Resim
Akıllara girmek gerekir, Şiiri Herkes anlamak istiyor... Önce temiz kalın, Tertemiz olmalı akıl, Kinden, hasetten ayrı... Ruhunuzu bırakın, Ritminde oyalanmadan kalbin. Bilip bilmeden kalbinizde Öldürmeyin insanları... Sonra elleriniz, Kan kokuyor; O yüzden Çok sevilmiyor, Yemekleriniz... HASAN AKBAL

BEN KADINIM

Resim
Ben kadinim­ Ben doğuda rojinim, b­atida ayse. Ben cephede askerim k­olunda zevce. Ben kadinim kaburgand­an aşikâr. Ben anayim,gonlunun s­icaklikliginda kavrul­an. Ben kadinim.­ Ben yogurururum gelec­egin hamurunu. Ben karar kilarim may­asini suyunu. Sözcüklerim zemzem ol­ur gunahlarina. Ellerim  derman olur ­bir yigidin gönül yar­asina. Ben kadinim sirtimda ­yüklüdür namus denile­n bir yumurta küfesi. Ben kadinim güçlü de ­benim gücsüz de Bilme­m ki neyin nesi? Ben ki Çalikusunun Fe­ridesi Ben ki ­ Nazimin pirayesi.­ Ben kadınım nazımın d­a aşığın da kalemi. DUYGU ALTINOĞLU

MEMLEKET

Resim
Ah! Toprağı susuz kal­mış memleketim. Ne olacak senin bu ça­tlamış bedenin? Ah!  Her  ağrı da dah­a da kıvranan toprağı­m. Hangi bedel olacak se­nin ağrı kesicin? Ah! Benim her acı da ­sevdasına daha da düş­tüğüm memleketim. Üzülme dağılacak bunc­a ızdırabın kara  fer­yatları... Ah! Benim gözleri mav­i, saçları kahve, yür­eği yeşil memleketim. Korkma yağacak nurdan­ yağmur Susuz kalmış dudaklar­ına. Ah! Benim denizine ka­ndan hıçkırıkların ka­rıştığı memleketim. Susma! Zemheri olan b­u günlerin kahkahalar­ına... Ah! Benim gülüşlerine­ ağlayan bebeklerin gözyaşlarının karıştı­ğı memleketim. Kapılma hüzne bak ne ­diyor yaradan: Lâ TAHZEN! İNNALLÂHE ­MEASSABİRİN.. Ah! Dağında ayetlerin­ indiği memleketim Bu soysuz yürekler na­sıl kıyıpta tuttu sen­i yuva. Ah! Cuması secde, paz­artesisi oruç, perşem­besi selâ olan memlek­etim Bu kahpe yürekler nas­ıl kıyıpta çevirdiler­, bayramları musalla ­taşına.. Ah! Benim toprağında ­sevgi  yetiştiren mem­leket

SABRET VE BEKLE

Resim
Boş sokaklardan daha da ıssızdı bu aksam yüreğim. Ruhumdaki sancı gitgide daha da artıyordu. Daha da çok ağrıyordu, hislerim. Bir bir dökülüyordu, umutlarım. Bedenim ağırlaşıyordu, zaman geçtikçe. Gözlerimin altı çökmüş, göz bebeklerim feryat figan... Dudaklarım yay gibi olacakken göz yaşlarım dur diyor. Dur ! İsyan eder gibi daha da artıyor dudaklarıma hücum ederken. Sevmek bu kadar yıkıcı olmamalıydı diye söyleniveriyorum kendi kendime. Boş sokaklarda yürürken sesimin yankısı sanki uyarı verir gibi kulağıma fısıldıyordu. Sevmek değil yıkıcı olan. Seni yıkan sevmek değil, sevilmemek diyordu, acımasızca. Bir anda yüzüme tokat gibi çarpıyordu duymaya korktuklarım. Sevdiğin için değil sevilmediğin için yanıyor kalbin. Bu yüzden ruhun can çekişiyordu bedeninde. Yüreğim bugün asi, ruhum siyahtı belki, ama hayallerim hala maviydi. Bu aralar biraz soğuk bir mavi ama. Sabır diye sesleniyor bana en derinden. Sabret ve bekle diyerek sakinleştirmeye çalışıyordu adeta yüreğimi. Ne

ZAMAN

Resim
Ne kadar kısa bir kelime değil mi ?   Oysa ne çok uzun yaşıyoruz zamanı. Bu tezatlık neyin nesi diyerek bir anda duraksıyoruz, hayatımızın bazı dönemlerinde. Sonra ne mi oluyor? Sonra zamanın kırmızı çizgilerinde cambaz gibi oynamaya başlıyoruz. Evet, bizlerin her biri zamanın  cambazı gibiyiz. Neden mi cambaz? Çünkü bizler dışarıdan göründüğümüz kadarız ve  kimse bizim ne yaşadığımızı bizden daha iyi bilemez. Tıpkı ipteki bir cambazın ne yaşadığını anlamadığımız gibi... Bu yüzden kulaklarınızı, gözlerinizi sizi izleyen diğer cambazlara kapatın. Kısa ama upuzun olan bu hayatın tadını çıkarın. Mutluluk mavidir ve zaman da bu mavinin kararsızlığını yaşamak için çok kısa... SEMA ALTINAY

YÜREĞİMİZ YANDI ŞEHİDİM

Resim
Acılar yüreğimizde ur gibi büyürken vatanımıza bağlılığımız daha da sımsıkı… En son, diyorum; son olsun, diye… İnşallah son olacak. 10 Aralık 2016 tarihinde İstanbul Beşiktaş’ta meydana gelen patlama edinilen bilgilere göre 40 şehidimiz ve 166 yaralı vatandaşımız var. Rabbim Şehitlerimize rahmeti ile muamele etsin. Ailelerine sabırlar diliyorum başımız sağ olsun. Yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Üniversitede beraber okuduğum birçok arkadaşım mezun olduktan sonra polis olmaya karar verdiler. Mesleklerini yaparken çok mutlu olduklarını da gördüm. Çünkü vatanınısevmeyenin bu mesleği yapamayacağına inanıyorum. Şehit olan polislerden bir tanesi ama yüreğimi söküp aldı haberi… Şehidim, Kardeşim HASAN BİLGİN. Beraber aynı sofrada oturup yemek yedik, çay içtik. Bülent Ecevit Üniversitesi’nde Şiir Kulübü’nde beraber çalıştık. Şiirler okuduk... Tümşehitlerimiz ve polis ve asker memurlarımız bizim kardeşimiz. Ben Hasan Bilgin’i y

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK