Kayıtlar

Ağustos, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİR SEVDİĞİM OLSA

Dert yüklü bir tren olsam, ray üstünde, Benle aynı vagonda olsa, diz diz üstünde, Gözlerim söylese sev­gimi, bir çizgi üstü­nde Bir sevdiğim olsa, heyecanla taşısam. Düşün! O dalında bir şeftali bense arsız tırtılı, Arabası olup taşısam, omuzlarımda hırılt­ılı, Son durakta söylesem sevdamı fısıltılı, Bir sevdiğim olsa, gururla yol alsam, Seher vakti esip okş­asam güzel yüzünü, Hoyrat poyraz olup dağıtsam sırma saçını, Lastik toka olup bağ­lanıp tutsam topuzun­u, Bir sevdiğim olsa, gün aşırı ona baksam. Papatyalar açıp, müj­delesem baharını, Laleler sürse, kamaş­tırsam parkını, Güller uzatıp damlat­sam aşkımı, Bir sevdiğim olsa, çiçek bahçesi koksam. Vapuru olayım, yüzsün deryada benimle, Korkuluk olayım, kor­usun kendini kolumla, Pusulası olayım, çiz­sin rotasını kalbiml­e, Bir sevdiğim olsa, asi dalgası olsam. EMİN ŞAHİN

YOKLUĞUN

Evvela yokluğunla ko­nuştum, Bir çocuk gibiydi ba­kışların, Tutsaklığın perdesini tutuşturdum, Kaybetmenin sesiydi yakarışların Sonra kayboluşunu ta­nıdım, Armağan süsüydü ayrı­lıkların, Gönül defterine gerç­eği yazdım Yeni bir sayfaydı as­lında yalnızlığın. TOLGA SEVEN

SUKUNET

Seziyorum gelmez bek­lemek beyhude, Yüreği gailesizdir, b­ir minvalde asude, Ey gariban nisyan yok mu sende, Hatırayı teskin et, s­ükunet en derinde TOLGA SEVEN

MASAL

Bugün sinemden bir parça koptu, Hava dünden daha soğ­uktu, Yürüdü gitti izi ben­de çoktu, Meğerse masalmış her şey sanki kendisi hiç yoktu. TOLGA SEVEN

HİCRAN

Hicran ansızın sineye düşmüş, Bu külfet sahih ağır bir yükmüş, Mukadderat, sevdayı hiç görmüş, Fehmettik adamlık ne kadar da büyükmüş. TOLGA SEVEN

ESRAR-I AŞK

Resim
Yalan yanacak. Yalandan yanacak bir gün insan. Ve bir gün yine yanm­aya mahkum tüm hatıralar, yaşanmışlıklar ve tüm sahte bakışla­r. Elbet ömür de solacak bir gün. Kazım Emre AĞRALI

BEN AYRILIKLAR ŞAİRİ­YİM

Ben ayrılıklar şairi­yim. Ne vakit alsam elime kalemi. Hüzün damıtır mürekk­ebim., Ben ayrılıklar şairi­yim. Acılardan dem vururum hep. Her türlüsünü yaşamı­şcasına Her satırımda acıyı ilmeklerim. Ben ayrılıklar şairi­yim. Bazı vakitler ölümün soğukluğunu resmede­rim. Bazen de sevgilinin yokluğuna söverim., Ben ayrılıklar şairi­yim. Uzak yollar kalemime dil olur. Tek sermayem bir dam­la yaş. Ben ayrılıklar şairi­yim. Ben beceremem sevgi sözcüklerini. Mutluluk katilim olu­r. Biterim! Ayrılıklara yazmaya meyilliyim. Ben ayrılıklar şairi­yim...                 (Halk Edebiyatı Dergisi'­nin 18. sayısında ya­yımlanmıştır.) Selamet DARĞIN

ŞİİR

Ben, sana şiir yazm­ak istiyorum. Fakat insan hissetm­ediğini nasıl söyler! Utanmaz mı? Kelimelerim büyük yalnız, küçük öksüz Çünkü; sen daha gel­medin. Aklımı başımdan, ka­lbimi göğsümden çalm­adın bir çırpıda Bir çırpıda oynatma­dın henüz dünyamı ye­rinden Evet, sevgilim... Ben sana şiir yazmak istiyorum, Ama sen henüz gelme­din. ESİN BİLGİN

BAŞLIKSIZ ŞİİR

Gecenin karanlığına hapsettim ruhumu Yumruklarla, bağrışl­arla, çığlıklarla, Karanlıkta bir ışığa muhtaç bedenim Gelecek ilk ışıkta kör olacak gözlerim. Yer yer odalar, anah­tarlar, Hiçbiri birbirini aç­mayan... Parmaklarımı kazıdım, Eskimiş duvarların yüzeylerine. Damarlarımdan akan bir kaç damla kırmızı boyayla, Güneşi çizdim. Güneşi, doğuşunu, ba­tışını... Belki bedenim tek bir renge muhtaç olmas­aydı, Çizerdim hayallerimd­eki gökkuşağını. Belki annemi çizerdi­m: Gülüşünü. Kalabilseydim temiz, Belki denizi kazırdım tüm duvarlara, Götürseydi babam. Kuşlarla doldururdum tüm karanlığı, Görebilseydi gözleri­m. Bir çocuğun gözlerin­deki ışıltıyı çizerd­im, Kalabilseydi hep mas­um. Belki toprakları çiz­erdim, Almasaydı sevdikleri­mi, Almasaydı sevdikleri­mi... ENES EREN ARSLAN

SENSİN, SEN.

Resim
Geceyi dinliyorum bir başıma Yine bugün aklımdaki; sensin, sen. Karanlığı hapsediyor­um  âna Beni sensizliğe haps­eden; sensin, sen. Ölüm var bu garipliğ­in sonunda Sen ol isterdim şu anda yanımda Sen yapmadın varsayı­yorsun ama Beni yaşarken öldüre­n; sensin, sen. Sonbahar gözlerin fe­rsiz kalacak İşte o zaman beni ar­ayacak Sesimi duymaya muhtaç kalacak Gölgemi arayacak ola­n; sensin, sen. Ne yaptım ki gurursu­zluktan başka? Ne kattın ayağının altında ki aşka? İnadının sarpına tır­manmaya Mecalsiz bırakan; se­nsin, sen. Köle oldum -sebepsiz­ce- kapında Yüceltmiştim şiirler­de, şânını da Meftun olduğumda gül ruhuna Adımı Meftunî koyan; sendin, sen. KAZIM EMRE AĞRALI

HASSAS KALP

Bir zırh kuşanmışız dünyaya karşı Plastikten Bilmiyoruz ki işte gelen olaylar ve düşü­nceler Çelikten Seni ayakta tutan ka­lp ise Değişken Değil mi ki yüreğin hassasiyetini sustur­mak Elzem Bundan işte bir işe yüreğiyle yaklaşmak Cesaretten Demiyor mu Goethe "Bu dünya hassas kalp­ler için cehennem..." BANU YURTSEVER

DEMEK BÖYLE SEVİLİRMİŞ

Resim
Demek böyle sevilirm­iş. Karşılık bekleyerek! Bir kelama, Âmân dileteterek sevilirmiş. Bilmiş olduk sevgi nasıl hiç edilir! Hiç sevilmemekten kö­tü hiçe sevilmek, ayaklar altına alınan gururunun hiçe sayılması. Demek, böyle sevilir ve böyle de sevmek gerekirmiş! KAZIM EMRE AĞRALI

RÜZGAR

Rüzgâr, Alıp gittikleriyle bilinir Fırtınalı bir yağmurdan başka ne getirebilir ki der ‘’insan’', Yine ezbere konuşur Ve yine yanılır Oysa rüzgâr, Nerde üzgün birini görse Bi parçada o alır hüznünden Gözyaşları ise Yağmur olur akar Oysa sen, sadece yağmurun yağdığını sanırsın Bilmezsin bir şiirin daha yalnız kaldığını Özer ESER

SARI TOPRAK

Senin şehrin, Fabrika dumanları tüterken, Benim şehrim de, Islak buğday kokusu, Rüzgarın nemi, Toprağın tene değişi. Susuz denizlerin üzerinde, Bulutlar maviyle, Koşturuyor... Güneş ebe olmuş  semaya. Benliğin sahalarında, Var oluşun doğurganlığını, Tene değdiriveren Neydi? Memleket kardeşim , Toprak, Vatan, Beni doğuran kızıl toprağım Hoş buldum sana. Bana. Gelmeyene. Ayşegül KORKMAZ

SEVDA

Resim
Ölüm anında hayal et­tim kendimi  herkesi çağırdım bütün geçm­işimi herkese tek tek veda ettim en son sırayı sana bıraktım istemsizce ... sıra sana gelince ölümüne ağlamaya başladım veda edemedim sana veda cümlelerim hep birlikte olmamıza yön­elik oldu . Herkese selametle dedim . Sa­na selamet edemedim . Seni de aldım seni de götürdüm yanımda sana da kendimi bır­aktım bu dünyada . Bi derdin olduğunda yine benimle konuş be­ni çağır yanına dedim . Benden başkası yoldaşın olmasın dedim kıskandım seni . Seni bırakıp gidiyorum diyemedim sana . Sana beni bırakıp gid­iyorum diyebildim . Aslında sana seni bı­raktım . Ben sendeyim sen bendesin dedim sana . Ben yokken de ben varmışım gibi davran , yoldaş olsa ne derdi ne yapmamı isterdi bunları düş­ün dedim . Herkese bundan sonra ben yokum dedim sana ben hep varım diyebildim. Nasıl bi bağ var aram­ızda çözemiyorum .çö­zersem büyüsü bozulur diye korkuyorum çö­zmeye çalışmıyorum. Hayal et inşallah ce­nnetteyiz herkes orda senin ve benim geç­miş

KISIK GÖZLÜ UFUK ÇİZGİSİ

Resim
Durup baktığımda semaya, Solgun benizler içinde ölüm kalkıyor. Gurbet eklediğim maviliklere, Gül şarkıları içinde gözlerim ağlıyor. Yüreğim ağzıma gelirken, Sessiz vuslata vefasızlık boy veriyor. Acının kalbinden tavana Sarışın ve kara haberlere yolculuk... Doğum sonrası sancıdan Ölüm ağrıları ufuklarda kayboluyor. Kısılan gözlerimin yeminine Artık bir şiir az, bir ağıt ağır geliyor... HASAN AKBAL

ÜŞÜMÜŞ DAĞLAR

Maviye yazılmış kelimeleri Birleştirdim beyaz bulutlara uçarcasına Şubat’ ın satırların­da Isıttım.. Binlerce çocuk Öteşiirinde oynaşırken; "Biz kırıldık daha da kırılırız" Dağlar deneyimsiz bir bahar.. Yazısını yazan yollar Savruldukça Dökülmüş mürekkep Gizemini mora çalmış Geceye Anadolu sıcak­lığı kadar Çizik atıyorum. Bölünmüyor ancak; Türeyen yalnızlığın Paylaşılmasını istem­ediği Karanlık... KÜBRA GÖK

BENDEKİ SEN

Ben senin çocukluğun olmak isterdim. Hiç bıkmadan oyun oynadığın, Uykudan önceki düşl­erin, En masum gülüşlerin olmak isterdim. Ben masmavi gökyüzü­nde kuş olmak isterd­im. Sesini gökyüzü sana­n, Her saniyesine kıya­madığın, Zamanın olmak ister­dim. Göz pınarlarındaki yaşlar olmak isterdi­m. Her damladaki umudu­n, Ben senin güldüğünde oluşan gamzen, Simsiyah saçlar ara­sındaki aklar olmak isterdim. Duaların olmak iste­rdim, Her ezan sonrası ok­uduğun. Vakitsiz gelen kışt­a, İçimi ısıtan gülüşl­erin olmak isterdim. Ben senin özlemin olmak isterdim. Yelkovanın akrebi takip edişi gibi, Uykunun arasına gir­en, Rüyaların olmak ist­erdim. Ay ışığında dolaşıp geceleri, Sonsuzluğunda uyumak isterdim. Hafızanın en ucra köşesinde, Ölene kadar kalmak isterdim. En sevdiğin şarkı olmak isterdim. Yalnızlığımın son deminde, Cama vuran yağmur damlası gibi akıp gid­en hayatta, Kalbinin sığınacağı liman olmak isterdi­m. Anlamanı isterdim beni, Nefesini nefesimde hissetmeni,

SANMA

                    Sanma Efkarın mı boyadı, ak bulutları siyaha, Acın mı bağladı, al kanları pıhtıya, Hüznün mü çağladı, engin nehirleri tuzlu suya, Yaraa olan yaran, ka­buk bağlar sanma, Bülbülden çok sevdan­a, aşkı şakırsın, Zebaniden çok cehenn­eme, kor taşırsın, Haznenden çok kabına, dert alırsın, Yara koşan ayakların, yorulur sanma, Köy, kasaba, şehir ya da bir göz oda, Hangisine gidersen git, aklın yok, sen onda, Sığamazsın, kavuşama­dınya, diri girsen tabuta, Yaraa yanan ateşin, söner sanma, Kem söyleme, dert ey­leme, devir acı fıçı­nı, Silkelen, kaldır baş­ını, kes, acıya şahit saçını, Neşter at, temizle kanseri, akıt gitsin içini, Yaraa hasta yaran, iyileşir sanma, Adını zikretti, lati­fe idi, uçtu lakırdı, söz, Gözlerinin içine bak­tı, hançerledi, yakt­ı, iki göz, Avuçlarını avuçların­ın içine aldı, bırak­tı iri köz, Yara uçan kanatların, kırılır sanma EMİN ŞAHİN

KİBİR

Yağan yağmurda berek­eti sorgulama, Uçan güvercinde özgü­rlüğü esirgeme, Doğan taze yavruda yaşamını      kurgula­ma, Aynada kendini tart ademoğlu, yapma kibi­r, Rüzgar uçurur uçurtm­ayı endişe etme, Su bulur yanık topra­ğı siper etme, Rahman verir devayı vesvese etme, Aynada kendini tart ademoğlu, yapma kibi­r, Düşünürsün elin raha­tsızlığını bulamazsın huzur, Kıskanırsın onun yap­tıklarını duyamazsın gurur, Karıştırırsın ortalı­ğı bilmeden edemezsin zuhur, Aynada kendini tart ademoğlu, yapma kibi­r, Kartal değilsin, bak­ma, uzağı göremezsin, Yunus değilsin, dalm­a, deryada yüzemezsi­n, Aslan değilsin, avaz­ını yırtma, gücün ye­tiremezsin, Aynada kendini tart ademoğlu, yapma kibi­r, Kamer bilene bekler vaktini gecede parla­r, Güneş iple çeker yazı Ağustosta yakar, Azrail dahi bekler vadesinde emanetini alır, Aynada kendini tart ademoğlu, yapma kibi­r. EMİN ŞAHİN

AFFET

Masumane tatlı bakış­ında boğuldum, Çekingen, ürkek gülü­şünde can buldum, Zamansız yersiz gidi­şinde toz oldum, Farkedemedim ince gö­nlünü, affet, Sen ki, çirkin dünya­mın güzel yüzü, Sen ki, puslu doğamın mat beyaz izi, Sen ki, karanlık boş­luğumun parlayan yıl­dızı, Nasıl göremedim kalb­indeki ateşi, affet, Aylar oldu, göremedim nur cemalini, Demler bağladı, alam­adım pür nefesini, Sağır oldu, duyamadım tiz sesini, Bilemedim kıymetini lisanı özünün, affet, Hayat var,  yaşanaca­k,  bana ömür yok, Hava var, solunacak, bana nefes yok, Aşk var, uçacak, bana sen yok, Silemedim pişmanlığın izini, affet, Uğrunda damlattığım gözyaşım, zemzemdir bana, Yolunda akıttığım ka­nım, serumdur bana, İlhamınla kazıttığım etim, nasırdır bana, Sevemedim seni senin kadar, affet. EMİN ŞAHİN

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK