Babannemin ölçümeyeceğimiz büyüklükte geniş arazilerinde geçti çocukluğum. Babannem bu arazisine elde ayaktan düşene kadar gözü gibi baktı. Zararlı otlarını temizledi, taşlarını topladı, çiçeklerini suladı, toprağına dokundu. Sadece kendisinin baktığı arazisinde envai çeşit meyveler yetiştirdi babaannem, çiçekler büyüttü, dallarına kuşların konduğu devasa çınarlar, ardıçlar, serviler dikti. Babaaneme dedesinden kalan bu arazide büyüdüm işte, babam da burada büyümüş. Babannemin evi yakılırken, memleketinden sürülürken, dedemin mezarını arkasında bırakıp kaçarken tek varlığı babam ve bu geniş arazisiymiş. Babannemin bir de arazisinde büyüttüğü çiçekler gibi kokan masalları vardı. Neden bilmiyorum, babaannemin küçükken anlattığı bu masalları ezberlemiştim. Bütün masallar gibi babannemin masallarında da zümrüdü anka hep uçuyor; dev, mağarasında uyuyordu. Peri kızlarına üvey anneleri kötülük yapıyordu ama yine de tüm masallarda iyiler kazanıyor, kötüler cezalandırılıyordu. B