Kayıtlar

Mayıs 9, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ANA GÜNÜDE Mİ VARMIŞ

Resim
o gözünü morarttığınız sövdüğünüz aşağıladığınız örselediğiniz tecavüz ettiğiniz öldürdüğünüz ana yavrusunun günü de mi varmış ne zaman senede bir gün o gün bile incitirsiniz o gün bile insan yanlarından kırarsınız o gün bile satın alabileceğinizi sanırsınız senede bir gün kadın ana kız çocuk pırlanta bir yüzük bir demet gül bütün yaptıklarınızı unutturur sanırsınız öyle değil alamazsınız aldığınızı sanırsınız kadın tahmin ettiğinizden daha akıllı asla unutmaz unutur gibi yapar yalandan bir dünya kurar içinde polyannacılık oynar çünkü ataları der ki gelinlikle girdiğin evden kefenle çıkacaksın çünkü adam saydıkları der ki boşanırsan çocuğu göstermem beni bırakırsan yaşatmam seni kadın anadır çeker inanırnış gibi yapar çeker çeker de hayal kurar sanki kendi inanır gibi bir gün bile olsa boynunda yavrusunun kollarından inci bir kolye ister tek bir gün bile olsa o gün anneler günüdür oysa insan günü olsa cinsiyetsiz insanca size

KARA SEVDA

Resim
Karşımda devlet hastanesi altında sahili, Kiminin derdi çok, kiminin parası. Bazılarının mutluluğu, başkaların ise aşkı... Bakma bu şehrin kara olduğuna; Buranın altı benzer karaya, üstü beyaza. Ask kokar denizi, feneri, merdivenleri Bacadan çıkar asıl nedeni! Ekmektir kavgası, sevmez aşkı parayı. Doydu mu karnı? Yaslanır koltuğa, Dinler televizyonu radyoyu. Şöyle baktın mi? Çiçektir sokakları. Sokaklarda dolaşır, o güzel insanları. Gün boyunca kazandığı parayı, Götürür eve, ekmek çay diye.

La belle dame sans merci

Resim
1819 da üretilen, bir ingiliz klasiği olarak kabul edilen " Merhametsiz güzel kadın " isimli John Keats'in şiirinden etkilenerek çizdiğim çalışmam. Tıpkı onun gibi "  Sevgi ve Şiirsel bir meşguliyet bu hissettiğim. "... Özenle güzel ve etnik bir vazonun içine konmuş ağaç dalı. •Vazonun desenleri eskilerden Anamın basma kumaş üstündeki Türk motifleriyle harmanlanmış en eski 35 yıllık çağrışımı. •Ağaç dalı ihtişamından,  kuvvetinden ve tek dayanağı olan o onulmaz gövdesinden ayrılmış yani kendinden bir nevi kopmuş bir ağaç dalının o istemediği halde kendisinden koparılması ve kendis olmaktan vazgeçirilip bir arız bulunup kendisiymiş gibi hissettirecek bir vazoya konması. •Çiçeklerinin mor olması ise mor rengin duygusallığın,  tutkunun ve romantizmin çağrışımı olması. Kırılmış ve yeni yerini yadırgayan bir ağaç dalının yani bir kadının,  vazoda ihtişamla göğe doğru umarsızca açması ve duygusallığı,tutkuyu ve romantizmi harmanlayarak yaşadığı bir adam karşıs

ANNELERİMİZİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN...

Dil ve kavram olarak evveliyatını anlatmaya kelimelerin yetersiz kaldığı annelerimizin anneler günü kutlu olsun... Burada bulunan anne yazarlarımız, anne adayı yazarlarımız canı gönülden teşekkür ederiz. Iyi ki varsınız... KÜNYE EDEBİYAT

Hoş geldin ve Hoşçakal

Yaşamak dediğimiz karın ağrısı ; mecbur bırakılan , yön verilemeyen bir girdap , bir santranç oyunu, bir senaryo ve daha bir çok şey. Bir yığın kelime tüketildi belkide  bir kelimeyi anlatabilmek uğruna . İnsanoğlu neyin içine düştüğünü yüz yıllardır anlamaya ve anlatmaya çalıştı. Kimi tarihçesini tuttu kimi ruhuna dokundu. Atılan kahkahaların akıtılan gözyaşlarının çetelesini tutan oldu mu bilmek pek mümkün değil taabi ki. Kimine göre derin bir felsefe oldu , kimine göre yalnızca bir olgu lakin ortak noktası herkesin mutlak sorusuydu.Neydi yaşamak ? Kimine göre bir tebessüm , kimine göre bir şarki , kimine bir çift göz, kimine söz, kimine umut , hayal... Kim nereden tutunduysa hayata en çok ona oydu yaşamak. Ve bilmeden tutunduklarının en büyük karın ağrısı olacağını inadına yaşadılar onunla. Özlüyoruz dedik, özlemeyi sevdik. Gidenlerden şikayet edip, gittik. Karanlıktan korkup geceye aşık olduk. Uğruna gözyaşı döktüklerimizin mübtelası olduk -lakin uğruna ağladıklarımızın değil , g

GÖZDEN DÜŞÜRDÜKLERİM

Resim
sanırsın ki insan ağlar ağlarken düşen yaşlar içinde erim erim erir öyle değil ağlayan gözüm değil yüreğim kabullenişlerim var bir kahkahayla boğduklarım var gözden düşürdüklerim yaş değil benim kirpiğimde astıklarım var ben öyle ağlarım ki kahkahalar etsiz kemiksiz yol alır tarife göre değil yüreğe göre adımlar bir de bana gülümseyen fotoğrafların var baktıkça kahkaha krizlerim artar seneleri desibeli artırarak devirip kadeh kadeh kutlayışlarım var kahveme duman duman katışlarım var her dumanda silüetini bir kahkaham uğurlar az az değil basbaya kabullenmişim yokluğunu bundan sonrası aramam varlığını da yokluğunu da nötr kahkaham da gözden düşürdüklerim de Sibel Karagöz

EMEK İST

Unutmak da emek ister Sevmek de... Ve beklemek de emek ister Gitmek de... Bildiğin ne varsa yakıp dönmen de... Yaşanılan ne varsa gömmen de Emek ister... Bildiğin ne varsa aşka dair Bütün illetler olsa da mahir Herşey emek ister... Susmak... Konuşmak... Yüzüne bakmak da emek ister Bakmamak da... Mesafeleri geçip sonu bulmak Sonunda bir de onu bulmak İşte bütün bunlar emek ister Hayal kurmak da emek ister Hayal kırıklığına uğratmak da Hoşçakal demen de emek ister Elveda diyip gitmen de... Seviyorsan herşey emek ister Seviyor musun diye sormak da Emek ister... Soramamak da... Yanına yaklaşmak Zamanı gelirse eğer Kucaklaşmak da emek ister Düşünecek gün üç idi beş olur Duy ki seven başa neler gelir Sultanın giderse adı kalır Mihman olmak da emek ister Mihmandar olmak da... Açarsa solar her çiçek Kaderim ne gün gülecek Aşk yalan sevgi gerçek Sevdan olmam da emek ister Sevdam olman da emek ister Ve... Unutmak da emek ister Sevmek de... Ve beklemek

ANA'DOLU

Resim
ana sütü gibi ak düşleri gibi doğurgan göğü gibi engin mavi darı gibi renk renk ana'dolu her yanı y'anar bildiğin mum biri de ben dar caddelerin kalabalık yalnızlığı dolanır tanıdık bir yüze hasret tiril tiril titreyen bir yalnızlık caddenin boş vitrinlerinde boy gösterir o bile yabancı o bile el biride sen balkonda halı silkeler tüm birikmiş öfkeyi içinden atar gibi yur yur sakızdan ak geçmişin karadan ökçesini asar sılaya ak bayraklar gibi biride biz sofralara neşe giydiren mayıs gülü ocağa üç çeşit  sevda koyarız ana ,evlat ,torun üç nesil içli içli pişer kah güler kah ağlar kah patlar pişeriz umudu güneşe asar bekledikçe kaynar gün geceye kavuşur artık tutunmaz taşar yarının geç kalmak gibi bir huyu sokağa asılan günü saksıda küsen çiçeği yüreğin çaydanlıkları taşmadan hatırla kafanın içinde beynin ayakkabılarının içinde ayakların hadi yüreğinin sesini dinle bırak ayakların götürsün bedenini ana'dolu her yanı y'anar

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK