Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

MAVİ BALİNA

ÖN SÖZ Mavi Balina, son üç yılın en tehlikeli ve en dehşetli oyunlarından biri seçilmiştir. Diğer oyunların aksine bu oyunda; sırf hesap çalmak için adam öldürülmez, oyunu oynayan kişi öldürülür ve ne yazık ki büyük bir hüsranın içine düşürülür. Peki neden bu oyunun adı Mavi Balina, kurucusu kim, görevleri neler, bu oyunda sağ kurtulanlar olmuş mu? İşte bu tüm bilinmezlerin içindeki sırları sizlere açıklayacağım. En önemlisi de ebeveynlerimize bu oyun hakkında gençlerimizi aydınlatmaları, çocuklarımıza bilgi vermeyi ve bu oyunun içine düşürülmemesi için ebeveynlerimizin alacağı önlemlerini siz değerli okuyucularımıza anlatacağım. Şimdiden okuyacağınız için teşekkürlerimi eder, şükranlarımı sunarım. Devrim AKTÜRK Mavi Balina Hakkında Kısa Bilgiler: Sevgili okuyucularımız, Mavi Balina Oyunu’nun kurucusu ve yaratıcısı Rusya vatandaşı olan Philipp adında ki kişidir. Bu kişi Rusya polisleri tarafından yakalanmış ve kendisine üç yıl hapis cezası verilmiştir. Çoğunluğu Rusya Halkı olma

BİZİM İÇİN DEĞER

Bu Dünya'da yaşadım ben, yaşıyorum da. Eğer inanmıyorsanız anneme sorun; o unutmaz benim için çektiği her bir sancının izleri duruyor yüzünde. Öğretmenime sorun emeklerimin her birinden o sorumludur hatta sırama bile sorabilirsiniz her şeyin canlı şahidi odur. Kahve içtiğim arkadaşlarıma sorun hoş sohbetlerimizde gösterirler beni hemen yahut demli bir çayın ardından kalan bardağın soğuk yüzüne. Kalemime sorun beni, onunla kendi içimde verdigim soğuk savaşın en önemli askeri. Ve bu uğurda feda ettigim ne varsa benim kayıplarım, şehitlerim. Bu Dünya da ben de varım, var olmaya da devam ediyorum. Eğer inanmıyorsanız gözlerime sorun. Beş memeli bir kedi görmüştüm onu besledigimizde ilk lokmasını yavrularına götürdü ve ikinci kez geldiğinde pencereye bu kez kendi için bir şeyler istiyordu, orada yedi de.( Merhamet konusunda hayvanların önüne geçemiyoruz bir çok kez o yüzden bu örneği verdim.) İnanmıyorsanız seccademe sorun. O bilir her seferinde ka2fami kim için indirip, kim için kald

BU BİR DELİLİK

Sen bir delinin kuyuya attığı taş, Ben ardından koşan 40 deli! Olmazdı bizden biliyorum. Mesnetsiz atılan bir iddiadan farksızdık. Doğru söyleyince dokuz köyden kovulandık biz. Herkes doğru olduğunu biliyor, bir o kadar da aptallık etmekten geri durmuyordu. Bizim seninle varoluş sebebimiz farklıydı. Görüyorsun ya her şey insanlar bizden ders alsın diyeydi sanki. Sanki evrende yaşanabilecek tüm iyi şeyler sendeyken, tüm kötü seyler ben de sıralanmış gibiydi. İnsanlar bizi birbirimizle kıyaslayıp kendilerine pay biçiyorlardı. Ders çıkarıyor ama uygulamıyorlardı. Bunca ikilem içinde insan nasıl yaşar anlamıyorum. Ben yaşayamıyorum ve içinde iyiliğe dair ne varsa dokunmadan gidiyorum. İcimdeki kötülüklerin tövbe edebilme ihtimaliyle gidiyorum. Bir parça pişmanlık ve biraz ümitle gidiyorum. Hoşçakal... KÜBRA AKSU

SIRILSIKLAM...

Sırılsıklam olmuşum çisil çisil sevda yağarken Ben sana sığındım, benim tek sığınağımdın sen Şimdi tekrar çalıyorum kapını yağmur gözlü yâr Bir gökkuşağı olup da doğmak istiyorum gönlünden İSMAİL BÜYÜK

RESET

Şöyle bir kenara çekilmiş kendince Kafa dağıtmak desen huzur rahatlamak desen Kulağında sadece o şarkılar o ritim İhtiyacın olmayan herşeye inat Bir gecenin daha sonuna doğru Ölümü unutmuş sessizlikte Gözünün önüne getirdikleri hep vefasız Havlamasını kestiğim köpekler Kayardı yıldız bilmem kaçında saatin! Çağatay KILIÇ 19.08.2018 Marmaris 01:00

ÇOCUKTUM ANLAYAMADIM

Tattığım ilk acıda diz çöktüm İlk kırgınlıkta yüreğimi büktüm Üzülünce gözyaşı döktüm Çocuktum anlayamadım. Televizyon izlerdim,ölüm haberi Bizden uzakta bir masaldı sanki Bizden hiç ayrılmazmış oysa ki Çocuktum anlayamadım. Birden aşık oldum tüm yüreğimle Sonra hayatı birleştirdim hayalle Bilemedim ki hepsi birer bahane Çocuktum anlayamadım. Ekmeği yerde,arkadaşları yolda Bırakmazdım ne dertte ne darda Büyüyene kadarmış bu maratona Çocuktum anlayamadım. Kalmadı bize bir şey bu dünyadan Sadece bir hatıra çocukluktan Bari siz büyümeyin tifal-ı zaman Çocuktum anlayamadım. FATIH GÜL

BİR SABAH ANİDEN UYANSAM

Bir sabah aniden uyansam Konsam yoluna güller gibi Ötsem avuçlarında bülbül gibi ... Açar mısın aydınlığınla? Güllenen yangını Senin rüyanla büyüyen, Hüma kuşunun kanatlarını. O bakış ki güneşten parlak Gölgenin vehminde kalan toprak Can duyar, yeşerir yaprak yaprak Ayrılığın yoktur vedası... Maviye kan damladı oldu kırmızı Güllenen yangını et yüreğine iptila Mavisini bulacak ömür... Suladıkça beni hatırla... KÜBRA DEMİR

HER GÜN BİR KADIN SEVDİM

Hergün bir kadın sevdim Farklı slüetlere bürünmüş Kimisinin saçlarına aklar düşmüş Hayatın getirdiği yorgunluktan Kimisinin ise bir yanı hala çocuk ruhlu. Biriyle ağlayıp diğeriyle güldüm. Farklı gözler gördüm  Farklı farklı maskelerde Her gün bir kadın sevdim Aynı bedende farklı ruhlar Farklı tebessümler gizli. CAVİT ÇARKI

UZAKTAN BAKIYORSUN GÖZLERİME

Uzaktan bakıyorsun gözlerime Bir o kadar da yüksekten Bense bir o kadar alçalıyorum. Uzaklaşıyor adımların anlamsızca Gözbebeklerin küçülüyor Kendimi göremiyorum. Bana açılan kollar Yavaş yavaş kapanıyor Yüreğinin sesini duyamıyorum... CAVİT ÇARKI

KIRIKLAR GÖRÜYORUM AYNADA

Kırıklar görüyorum aynada  Paramparça bir yürek  Buğulu gözlerden süzülüyor yaşlar. Tel tel aklar görüyorum aynada Yıkık bir adamın anlına düşmüş Çökmüş omuzlar görüyorum aynada Senden arda kalan hüzünlerin Üzerine var gücüyle hücum ettiği. Bir adam görüyorum aynada  Senli hayaller biriktirmiş  Ve o hayallere sığınmış bir adam Kurumuş dudaklar görüyorum aynada Sensizliğe susamış, biçare dudaklar Her şey görebiliyorum şu aynada Lakin bir ben göremiyorum... CAVİT ÇARKI

DUA

Ağaçlarla donanmış toprak kokulu yolda yürüyorum .Ayağımın altında kuruyup dökülen yapraklar çıtırdıyor. Bir şarkı mırıldanıyoruz,cıvıl cıvıl ötüşen kuşlarla.Tüm dertleri tüm dünya meşgalesini bir kenara atıyorum  Bir köşeye geçip oturuyorum. Ellerimi açıp yüce Allaha dua etmeye başlıyorum tüm benliğimle. Allahım günahlarımla geldim karşına. Senin yüceliğin karşısında acizim. Tüm aksiliklerden tüm kötülüklerden sığınacak tek kapım sensin ya Habiballah. Şüphesiz ki bizi kötülüklerden koruyan da sensin bizim günahlarımızı bağışlayacak olan da sensin. Biz günahkar kullarının günahlarını affeyle Allahım, bizlere cennetine girmek nasip eyle. Bizleri kendine kul kabul eyle Allahım. Gözlerimden yanaklarıma doğru yaşlar süzülüyor yavaşça.Bir sakinlik kaplıyor içimi ve sinem huzurla doluyor. İSMAİL BÜYÜK

Kadim Uygarlığın Kadim Madeni

Resim
Okuduğunuz üzere bu kadim madenin ne olduğunu düşünmektesiniz. Ancak  tüm Diyarbakırlılar bu madeni bilmektedir. Hiç nitekim unutulmuş ve değeri bilinmez bir hale gelen bir madendir bu bahsettiğim kadim maden. Adı da çok endamlıdır, Bazalt Taşlar. âlicenap eserimde bu kadim madene de, bazalt taşına da yer vermeyi düşündüm. Hiç şüphem yok ki sizleri de memnun edeceğim bir araştırma yaparak sizlerin önüne bu kadim taşın tarihini anlatacağım. Ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesi geniş bazalt lavları ile örtülüdür. Diyarbakır Karacadağ Bazaltı ise yaklaşık 80 metre kalınlığında, 10.000 kilometrekarelik bir alanı kaplamaktadır. Diyarbakır şehri bu bazalt taş üzerine kurulmuştur. Bazalt, akıcı ve bazik lavların soğuma yüzeyine dik olarak beş ve altı kenarlı sütunlar şeklinde katılaşması ile oluşur. Koyu gri, siyah arasında değişen renklere sahiptir. Bazalt su emme, paslanma, dona, darbelere ve sürtünmelere karşı çok dayanıklıdır. Renk değiştirmez ve aşırı derecede camsı niteliği yoktur

BEBEK'TEN BABASINA

Yaşımı almama daha bir ay vardı baba. Seni bile daha yeni yeni tanıyordum ben. Nereden bilebilirdim ki bizi ayıracaklarını? Hiç aklıma gelmemişti… Gerçi daha aklım bile başımda değildi. Hem aklım başımda olsaydı eğer; en azından bir kere de olsa ‘baba’ derdim sana.  O kadar sık ağlamazdım. Yorgun argın geçen günlerinin ardında bir de ben uykusuz bırakmazdım seni. Hiçbir şey yapamazsam “Oğlum” diye seslendiğinde dururdum öylece. Beni izleyebilmen için dururdum. Evlada doyulmaz derler ama en azından daha çok doy diye dururdum baba. Alıp beni bağrına bastığında hiç huysuzlanmazdım. Ama bende bunları sonradan öğrendim baba…  Üzülme baba. Sakın üzülme… Nasip işi bu! Benden iyi biliyorsun. Dağlarda sen kovaladın onu ama annemle bana nasip etti Allah. Kalbin sakın burkulmasın baba. Kalpleri evirip çeviren uğruna oldu bu olanlar. O’nun rızası için olmasaydı benden bu kadar uzak kalır mıydın? O’nun rızası için olmasaydı, dayanabilir miydin?  Ama biliyorum. Ne kadar üzülme dersem de üzülec

MEDİNE CAMİİ

Medine Camii’nin çay ocağında, namaz vaktini bekliyorum. Ocaktaki insanların çoğu günlük meşgalelerden konuşmaya dalmış. Hatta burasının bir cami müştemilatı olduğunu unutmuş, Rasulallah Efendimizin lanet ettiği faiz hesaplarından bahsediyorlar. İçim hüzünle doluyor ve "Sahabe Efendilerimiz bu zamanda şu Camii’de olsalardı ne yaparlardı?" diye düşüncelere dalıyorum. Sahi, şu ağaçların altında Suffa ehli bir dilim ekmekle, hurmalarını paylaşsaydı, Ashab yeni inen ayetleri ezberleseydi, şu küçük havuzun yanın da Ebu Hureyre (radiyallahu anh) Resulallah Efendimizden duyduğu sözleri aktarsaydı. Bana sadece onları görebilme şerefi kalsaydı… “Boyayalım mı abi?” diyen şivesi bizim gibi olmasa da bizden olduğu belli olan bu ses, beni dalıp gittiğim alemden ahir zamana getirdi tekrar. Soran, on üç- on dört yaşlarında gibi görünen, buğday benizli, kavruk tenli, güler yüzlü bir delikanlı … - Ayakkabılarımı boyama ama gel beraber bi oralet içelim, - Ben gazoz içsem olur mu abi?

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK