Kayıtlar

Nisan, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YIL'KIYAM

Resim
unuttum diyorum unuttum kulaklarımda çınlıyor sesi aynı ezgiye sarılıp yanıyorum tütünden sarma dumanın içinde ayanım duvardan kesik murçum döşü yaralı keskin bıçağım hazanın suçu yok ben mevsimini kaybetmiş yıl’kıyam unutma’k mümkün mü Sibel Karagöz

PİŞMAN OLDUK GİBİ

Resim
Göz kapağımızı araladığımız an başlıyordu zaman geri akmaya. Bir telaştır ki başlıyor, onca işi bir güne sığdırmanın, sonra o   günleri bir torbaya sıkıştırmanın.. Şikayetlerimiz vardı zamanın su gibi akmasına, günün çabucak sonlanmasına.. Hiçbir şey anlamadan yeniden başa sarıyordu serüven. Her sabah işimize, okulumuza, sevdiklerimize niyetle evlerimizden ayrılıyorduk. Aynı koşuşturma ile günü tamamlayıp güneş ile birlikte yuvalarımıza çekiliyorduk. Kendince rutin bir düzeni vardı işte herkesin. Dünyanın işleyişi bu yöndeydi elbet. Bir yerde okumuştum; Bu dünya da didinir, biriktirir göçersin. Ardına mirastır alın terin. Velhasıl bir şekilde kucaklaşarak, gülücüklerin en tatlısını muhabbetlerin en ballısını ederek dostlarımızla tamamlanıyorduk. Koca dünya bir köşeye sıkıştırdığı zaman derinden nefes aldığımız yüreklere sığınıyorduk. Ellerin kenetlendiği oyuklardan akıyordu huzur. Soba başı akşamlarıyla ısınıyordu yüreklerimiz. Hararet basar muhabbete çay da ortak

YALNIZLIĞIM

İşte şurada oturan yalnızlığım Yanında duran da unutamadığım İyi bak bu çerçeveye Koskoca bir ömür yatıyor akıp giden dertlerle Sen de seveceksin elbet zamanı gelince Hatta zamanı gelince,zamanla seveceksin Sakın üzme,kırma sevdiğini. Bir kere kırdın mı bir daha kıramazsın.. Çünkü kırdığının seni acıtacağını anlamışsındır Resim duvara asılı ama ben çerçevenin ipini boynumda hissediyorum,boğuluyorum boğuluyorum..                             Hüseyin Nur Demirkol 

SÜNGÜSÜZ KALDIM TANRIM

Resim
gün'aydını olmayan yarınlara doğdum bir göz açtım doğdu dediler allayıp pullayıp ezanlarla pışpışladılar annemin elinde eteğinde dünyayı tanıdım acımadı acıtmadı belki ana rahminin koruyucu zırhı vardı belki incinmeyen kalbim belki tanrının kutsanmışlığı büyüdüm zırhım düşmüş bir soğuk yel  işlemiş iliklerime iliklerime bir damla yaş dökülmüş boğulmuşum kendi yaş'ımda bir buz sarmış ciğerimin tam ortasını büyüdüm gün'aydını olmayan yarınların bir de bitmeyen geceleri var selalarla öldüğüm bitiremediğim gecelerin güneşin ay'ı var ay'ın güneşi ben hangisiyim zırhım düştü süngüsüz kaldım tanrım SİBEL KARAGÖZ

İÇİMİN GURBETLERİ

Resim
bedensizdi özlemlerim sarılacak kolu öpecek dudağı vermemişti yaradan bir uzun ince yoldu sırat köprüsü desen çıkılırmıydı serde cambazlıkta yoktu bir de uzakları yakın eden düşler gündüz gözüyle yapışırdı yakama oldum bittim gurbetteyim ben mi içindeyim içim mi gurbette çözemedim içimin gurbetleri bitmez hoş bitse bedensiz özlemlerim elli ayaklı sesli sessiz sarılır öper mi içimin gurbetleri işte düş’tü en derine... Sibel Karagöz

YOĞUN BAKIMLI ŞİİR

Bir türkü tutturalım Sazın bağrındaki telleri saçlarınla yer değiştirelim En içten Neşet satırları halt etsin Ellerim kıskansın Mızrap utansın Dilim dönmekten aciz kalsın Eşlik ederken;   kalp atış hızım normalin üstünde seyretsin Tansiyonum yükselsin Hecelerim elektroşokla tanışsın Kelimelerime cerrahi müdahale edilsin Cümlelerim mürekkep kaybına uğrsın Ameliyat yarım kalıp;    Şair kağıdın yüreğinden çıkıp; "Elimizden gelen her şeyi yaptık" desin Hüngür hüngür ağlayalım mısraların ardından Sonra mucize olsun Gözlerin dikiş atıp, dudakların pansuman yapsın Yoğun bakıma kaldıralım alfabeyi Damar yolundan bolca mutluluk verelim Aşırı doz kavuşmakla dolduralım hokkayı Ve o an biz olalım Taburcu olsun lügatım Yanımda sen ol Elimde baston Yeni çıktım ama Bir dal sigara yakayım Ciğerlerim sarhoş olurken dumanla Ve son nefeste kelimeî şehadet yerine adını anayım İşte o zaman azrail gelip;    parmak uçlarımdan ruhumu alıp     beni baştan aşağıya sensi

AH BENİM AĞLARKEN GÜLEN HARFLERİM

Resim
çiçek gamzeye gülüş düşe düşse çocuk yüreğim yeşerecek yalancı baharları yüreğimin kışlarından çıkarabilsem ve sussa içimin sesleri içime içime bağırmasa feryatlarım harflerim bir bana çemkiriyor bayım muhatapsız harflerime benzer bulmak anlam vermek karşılaştırma yapmak alengirli işler harflerimi öksüz ruhumu yurtsuz bıraktın yine boyundan büyük işler yapmaya kalkışmış ah benim sevdasına hasret harflerim yine ağlarken gülmüş... Sibel Karagöz

Kararsızım

Ne konuşasın gelir. Ne susası! Ne bakasın! Neyin yorgunluğuysa? Ne kalbini açasın gelir. Ne feryat edesin! Ne gidesin gelir. Ne kalasın! Ne sevesin gelir. Ne bırakasın! Neyin kırgınlığıysa? Ne tartışasın gelir. Ne barışasın! Ne gülesin gelir. Ne ağlayasın! Ne yanasın gelir. Ne sönesin! Ne kötü olasın gelir. Ne iyi. Ne yakın olasın gelir. Ne uzak... Ne durasın gelir. Ne kaçasın!

BEN YİNE SENDEYİM

Resim
hangimiz yılgın değiliz ki hangimiz yaprak dökmüyoruz ki üstelikte baharın ortasından eylül geçirerek ılık bir yel eser donuk kışa kucak açmış yüreğimin yanından üstelikte hislerim duygularım valiz valiz sevdiğime uçmuşken ben bir bahar daha kışı üzerime giyerken çayım bardakta hüznüm yollarda ben yine sendeyim sende SİBEL KARAGÖZ

AŞK OLSUN AŞK

Resim
seni azaltamadığım seni sabahın aymayan saatlerinde köhne bir lavaboya asmışlar her köşesi sen bağırıyor yine bir düş arefesi deyip deyip suyu çaldım suratıma şaşkın bakan gözlerime ama gitmedin ben buradayım yüreğinde gözlerinde ellerinde baktım ilk defa doğruydun aynanın karşısında suyu açtım gözlerimden akıyordun azltamadığım acımın adı üstünde sen bir çay koydum açılırım diye sen yine oturdun karşıma deli kadın beni azaltamazsın bardağından akar damarlarında dolaşır yüreğini , yüreğimi öperim sen çay dersin ben seni seviyorum derim azaltamazsın artarım her gün her şeyin zamlandığı vatanımda bana zam yok mu aşk olsun aşk SİBEL KARAGÖZ                                                          

Sevgi neydi?

Sevgi neydi? Anlatılır bişey mi? Elini tutmak. Yanacağını bile bile. Ya da tutuyormuş gibi yapmak. Zoru görünce kaçmak. Kapılar da kalmak. Zamanı paylaşmak mı!? Anlık bir yaşantı. Kim bilir. Yüreğin penceresi Tam değil, yarım açık... Çünkü! İçindeki kelebekler, bir anda! Uçup gitmesinler diye. Öyle değil mi? Peki! Gözlerin buğulanmış. Neden? Belki de bana öğle geldi. Sahi, sevgi neydi? Canını verircesine tutulmak mı? Ay ve güneş gibi. Eğer onlar gibiyse tutulma, Sonunda, Kavuşmak yok!? Aynı gökyüzündeler. Ama Onların ki imkânsızlık. Tıpkı, Deniz ve gökyüzünün aşkı gibi. Sonsuzluk var. Sonu yok!

Tamamlanmayan

Zamanla! Elin ayağın buz kesilir. Belki de tutmaz. Bazen; elinden tutarsın. Bazen; eline düşersin. Bazen; el olursun. Bazen; el üstünde tutulan. Bazen; eski kafalı olursun. Bazen; kadere kafa tutan. Bazen; evdeki hesap çarşıya uymaz. Bazen; ezberin olur. Bazen; pes edersin. Bazen; pire için yorgan yakarsın. Bazen; posta koyarsın. Bazen; pusulanı şaşırırsın. Bazen; püsküllü belâ olursun. Bazen; zeytinyağı gibi üste çıkarsın. Bazen; zıvanadan... Bazen; yüreğini zincire vurursun. Bazen; her şeyi ziyan edersin. Bazen; uçan kuştan medet umarsın. Bazen; bir hikayeye başlangıç. Bazen; uzun lafın kısası olursun. Bazen; gitmenin adıdır, yabana kuvvet. Bazen; taş kesilir, bazen telaşa düşersin. Bazen; temel atarsın kalırcasına. Bazen; hayatı temize çekersin. Bazen; tepeden bakarsın. Bazen; kaynar sular dökülür başından. Bazen; tersin döner. Bazen; tez canlı olursun. Bazen; tımarhane kaçkını. Bazen; gözü tok, Bazen; tuzla buz olursun, kabuğuna çekilirsin. Bazen; kağı

BEN BİR KEZ DAHA

Resim
  kazananı olmayan bir savaştı bizimkisi bina aynı kapı pencere baca aynı biz başka başka sokakların çocuğu başka saksıların çiceği sen lüks gübrelerle vitaminlerlerle beslenirken ben annemim bitmiş yağ tenekelerinde ıspanak suyuyla ıslanmışım şimdi hangi pencerede yan yana açabiliriz ki çocuklar bile güler ağzı süt kokan çocuklar bile biz bir cümlenin ne başında ne sonunda ne devriğinde yan yana okunamayız harflerim düşer yerimi yadırgarım hecesi eksik doktor yazısı bir reçeteden öte gidemez hangi eczacı görse yanlış ilaçları tutuşturur elime ben bir kez daha ölürüm ben bir kez daha solarım ben bir kez daha lügatı bozar gelmişine geçmişine söverim... SİBEL KARAGÖZ

DÜŞLERİMDE GERİ GERİ YÜRÜDÜM

Resim
sokağımda tavan binamda baca penceremde saksı unuturum diye uykulara sığındım sığınmakta talepte kaldı sen orada da kelepçelere vurdun beni gözlerinin hapsinde geri geri yürüdüm yeniden bize can verir gibi önce gözlerin gözlerimin içi yaktı eridim eriyik ateşin içinden kaçak aşk çocukları peydahlandı hiç doğuramadığım adını koyamadığım kız ve oğlan oldum plasentayı yırtarak geri geri  koştum kızımla oğlumla aradım aradık içim ve içimin çıplak çocukları göğün mavisini aşka kanat çırpan kuş kanatlarımı gülen ağlayan narları cıvıl cıvıl akan hayatı düşlerimde geri geri yürüdüm gözlerinin hapsinde düş'tüm yar'ın altında kaldım içimin boşluğunda pencere açtım sokağın tavanına ne zaman düş'e düşsem ne zaman yar'ın altında kalsam pencerem sol'um kanadım sığınağım içim ve içimin çıplak çocukları SİBEL KARAGÖZ

YARIM KALMIŞ ŞİİR

Kayıp şehirin sokaklarında ıssız rüzgar misali kaybettim kimliğimi  Ses tellerime mutluluğun salıncağı kurulması gerekirken  Şimdi isyanın voltası  Lügatım pare pare dökülürken ardından Bu kaçıncı yalnızlığın senfonisi  Yokluğunda Damarlarımda müebbet yemişken karbonmonoksit  Yüreğimde hüznün putları Umutlarımda Ceninken intihar etmiş olmanın yarası Ve sevgili Gözlerimden düşen yaşlar Daha reşit bile değilken; gidişinle yaşı büyütülüp idam sehpasına çıkarılan bir vatan evladı gibi davasına sadık Ne yaşat ne de öldür Acının arafına bırak beni Çünkü  Hala Hayallerimin kağıttan sandalı Aşk ateşinin kafasına demirlemiş Ruhum ruhuna bezenmiş ...

MASAL

Resim
bazen bir parça çalar alır götürür artık ben ben değilimdir unutmaya çalıştığım her ne varsa yorgan döşek yatıya gelir öyle çırçıplak kalırım örtmeye çalıştığım ne kadar yaram varsa hepsi ama hepsi ben buradayım diye bağırır susturamam susmazlar parça biter “ yar’am “ bitmez konuşur konuşur kafamın içinde sesim çıkmaz çıkamaz ki söylenecek sözleri söylemiş ama duyuramamıştır “ yara’da “ konuşsun ister bir masal anlatsın en azından seni desin seni “ seviyorum “ desin ... masal bile olsa Sibel Karagöz

SEREMONİ

Resim
Hazırlıklar yapıldı süslü görüntülerle Kimseye hiç kimse için değildi ! Ruh hafiflesin mod değişsin... Gölgem perdelere düşsün, Ayaklarım ritim tutsun o şarkıya. Unutanlar hatırlasın sessizliğimde Issız gecelere inat güzel kokularla ; Büyülesin ortam yanıp sönsün karanlık Uzaktan belirsin izimiz, Nefes alışımız,dumanımız yükselsin göğe ! Taaa ki... Göz yaşımız düşene dek sürsün seremoni.    Çağatay KILIÇ 27.04.2020

DÜŞÜNME BENİ

Hiç düşündün mü neden bu kadar çok yazıyorum? Her kelimem de sana olan aşkımdan neden bahsediyorum? Hiç düşündün mü bunları gerçekten? Bilemiyorum,düşünmek bile istemiyorum. Ne de olsa bunları neden yazdığımı ben gayet iyi biliyorum. Bu böyle sürmeye devam edecek inanıyorum. Ben yazacağım,sen gideceksin.. Ve yine ben ağlayacağım sen hiçbir şey söylemeyeceksin..                                       Hüseyin Nur Demirkol 

Destansı

BELKİ! Açık kapı bıraktık. Belki! Gereğinden fazla açık konuştuk. Belki! Adını ağzımıza almadık. Belki! Ağırdan aldık. Belki! Ağır geldik. Bazen; yüreğinde bağdaş kurduk. Bazen; bağrımıza bastık. Bazen; bahar başına vurdu dedik. Bazen; bir çorabına lades dedik. Bazen; baltayı taşa vurduk. Bazen; bardağı taşıran son damla olduk. Bazen; baş edemedik. Bazen; ok yaydan çıktı. Bazen; olmayacak duaya amin dedik. Bazen; oluruna bıraktık, ortalığı birbirine kattık. Bazen; oyuna geldik. Bazen; sabahı sabah ettik. Bazen; saçı ağarttık, başı dumanlı dağ olduk. Bazen; sağ gözümüzden sol gözümüzü sakındık. Bazen; selâmı sabahı kestik, borçlu çıktık. Bazen; senli benliyiz dedik. Bazen; sen sağ ben selâmet dedik. Bazen; sır küpü olduk. Bazen; sırra kadem bastık. Bazen; yakasına yapıştık. Bazen; yaka silkeledik. Bazen; yan baktık yan çizenlere. Bazen; yangına körükle gittik. Bazen; yanlış kapı açtık. Bazen; yaraya merhem olduk. Bazen; yar olduk, yarım kaldık. Bazen; yaya

GECENİN KOYUSUNDA RENGİMİN SİYAHINDA

Resim
siyahtı tüm renklerim biraz koyu biraz açık biraz gri siyahımın renkleri solgundu uykusuz gecelerim gibi ümitsizdi kırgın düşlerim gibi yarımdı yüreğim gibi siyah bir başkaldırıydı siyah bir intikamdı siyah bir yoksunluktu ve yoksulluğum bazen zengin harflerini sıralardı ses verdiği cümle içimi acıtır “ Seni üzenlere hayatında bir sillesi dokunur” —- yaşlar dolar inceden inceye ... bir cümle daha dökülür yoksulluğumun zengin harflerinden... “silleler senin ,benim , onun intikamını alır; biri ötekine ,öteki berikine... kimse bilmez kimin intikamını alacağını... bir kısır döngü takdiri ilahi her ne diyorsan... can yakanın canı yanmadan göçemez uçamaz... kimsenin ahı kimsenin sırtında gitmiyor... ahında bir ahı var kulaklarıyla ahhh çekişi duymadan yakandan düşmez...” —- yoksulluğum zengin harflerini sıralamıştı benim dilim durur mu... kıyamaz ki ahhh çeken yüreğinden ,yüreğimden öperim der... ben adam olmam intikam bile alamıyorum ahın boynuna tutup sev

BENİ TANIMAK İSTEYENLERE

Resim
Bu güne kadar hep siyah giydim ben. Hemen hemen her kıyafetim siyahtı benim. Siyah en çok sevdiğim renkti. Siyahta kaybolmak kolaydı veya kaybolduğunu sanmak. Kara sanırlardı beni hem de kapkara bilirlerdi. Onun içindir belki mahalleli Karaoğlan diye severdi beni. Ama bilmezlerdi ki insanlar, benim yüreğim hep ebemkuşağı renklerindeydi. Ben yüreğimde her rengi barındırmayı severdim. Her insana istediği,  yani mutlu olacağını bildiğim rengi gösterirdim. Onlar mutlu olurdu onların mutluluğuyla da ben. Ben bu güne kadar çok sevdim insanları. Onlara inandım onlara kandım. Beni kandırmalarına izin verdim sırf onlar mutlu olsunlar diye. Nice masum günahları akladım, sevgisiz kalplere sevgi dağıttım haddim olmadan. Kardeş bildim dostluğa önem verdim. Kah hüzünlü, kah elem dolu yaşadım. Ama en küçük hazdan zevk alabilmeyi öğrendim. Zaman geçti yaşlandım ama ihtiyarlamadım. En çok içimdeki çocuğu sevdim ve bir tek onu dinledim. Bazen elimde emzik sokak aralarında koştum

HİÇ SUSMASAYDIN KEŞKE (sahipsiz mektuplar)

Resim
Bir şarkı olmalıydı seni anlatan, Bir şiir belki de sonu hasretle bitmiş Veya gözlerimden düşen bir damla yaş… Ne bileyim işte, Bir şeyler olmalı seni bana kavuşturacak… Yüreğin olmalı yüreğimde bulduğum. Her gözümü kapattığımda sen olmasın Her gittiğim yol sana çıkmalıydı oysa Her virgülden sonra sen başlamalıydın… Ama nafile be güzelim, nafile. Ah bir bilsen be gülüm ah bir bilebilsen Ne çok denedim seni bulmayı, Ne çok aradım seni bir bilsen... Sanma ki çabuk pes ettim, Sanma ki korktum sevdadan, Seni bulabilmek için ben bir ömrü tükettim... Sesim mi çıkmıyordu, Çok mu sessiz harf vardı gözlerimin içinde. Yazılmamış bir şarkı mı beklediğin yoksa Yoksa adı konmamış bir şiir mi Denizlere saldığım kağıt sandallarım mı Yoksa uzaklardan esen hayırsız rüzgar mı Seni bana getirecek olan... Ah sevdiğim... Kendimce yazabildiğim tüm cümleleri, Dizebileceğim en özenli şekliyle dizdim de kaç kere, Yine bulamadım seni... Her yağmurda seni aradım oysa Her geçen b

İŞTE BU BİZİM HİKAYEMİZ

Resim
işte bu bizim hikayemiz nerede başlamıştı nerede bitmişti hiç bilemediğim başlarken çocuk gülüşlerini bırakmıştın dizlerime tohum gülüşler elbisemde yürüdüler gıdıkladılar dudaktan düşen öfkemi aldılar benden tutuk gülümsemem çizgilerini aştı kahkahaları serdi hoyratça gün koştu gülücük taştı gün düş'tü ağlamak düştü gün gel'di ses sustu sustum sustun biz nerede başladık neye güldük neden ağladık niçin sustuk söylenmemiş sözlerim var aklıma paldır küldür düşüşlerin var tutup bırakamadığım sensiz atamadığım gülüşlerim var tütüp tütüp tütüne sardığım özlemlerim var akıp akıp durmayan söz dinlemez yüreğim var işte bu bizim hikayemiz ne deniyordu gülünce arkadaş ağlayınca dost susunca aşk " özledim " adı her ne haltsa arkadaş,dost,aşk ben " yar'ım " derim sen ne anlarsan... SİBEL KARAGÖZ

KÜLLER ATEŞE DÖNECEK BİR GÜN

Resim
Gidenler geriye döner bir gün Kuşların yuvaya döndüğü gibi Küller ateşe döner bir gün Ateşin küle döndüğü gibi... Bekliyorum ben hep aynı yerde Kulağım çalacak kapı sesinde Açarım kapıyı karşımda sen Ama bilmezsin yok olmuşum ben... Saçıma aklar dolmuş gözlerde yaş Ne huzur kalmış, ne tabakta aş Beklenen gün elbet gelecek Kuşlar yuvalarına dönecek… Sayarım sensizliği gün be gün Biliyorum küller ateşe dönecek bir gün... Şiirbaz 09. MAYIS. 1910

MADENCİ

Resim
3 Mart 1992 de ki elim kazada ölen tüm madenciler Allahtan rahmet. Geride kalan tüm yetimlere sabır diliyorum. Umarım bir daha böyle kader yaşamayız... 8,15 suları bir patlama sesi geldi uzaktan Alevler dumanlar çıkıyordu 30 nolu ocaktan Bir bağrışma bir haykırış duyuldu uzaktan Yanıyor MADENCİ yok oldu dediler... Bir anda ana-baba gününe döndü ortalık Üç-beş kişi çıktı suratları gece gibi karanlık Bütün gözler dolu, millette belirsiz şaşkınlık Yanıyor MADENCİ yok oldu dediler... Analar doluştu boş boş bakmada bebeler Bu gün için mi yok olup gitmişti seneler Ağıtlar yakıldı yürekleri dövmede eller Yanıyor MADENCİ yok oldu dediler... Nice ocaklar söndü bebeler kaldı yetim Ben böyle olaylara eskiden beri illetim Hani nerede emniyet, nerede kaldı beyler Yanıyor MADENCİ yok oldu dediler... Bir gün bu kalkan yumruklar elbet iner O zaman görürüm korkakları inlerine siner Umarım bu şiirimle acılarımız diner Emre ölenlere rahmet, yetimlere sabır di

KENDİMLE SOHBET

Resim
Çok sevdin de ne oldu Sevgini anlayan mı var Saçlarına aklar doldu Halin nedir soran mı var… Hani sen candın başkası yoktu Sana sevgisi bitmezdi hani çoktu Yüreğine tarifsiz kuşkular soktu Halin nedir soranın mı var… Özlemiyle tutuştun yandın Sen sözüne nasıl da kandın Bir öpüverdi seviyor sandın Halin nedir soranın mı var… Aklını fikrini aldı da gitti Bir kalemde sildi de gitti Bitmez dediğin sonunda bitti Halin nedir soranın mı var… Şiirbaz 20.Mart. 1996

BEN SENİN KADERİNİM

Resim
Ömrünün bittiği yerde ben varım Yalnızlığın başladığı o köhne yerde ben Kederlerin boğucu olduğu anda ben varım Sevgilerin bol olduğu yerde de ben olacağım... Ölümün soğuk nefesinde benim nefesim var Azrailin tırpanındaki benim kanım Ölmeden öncede ben vardım Yaşadıkça hep ben olacağım... Şiirbaz 04.04.2004

BİLSEN SENİ NE ÇOK SEVMİŞİM ANNE

Resim
Dizlerine yatıp ağlamayı özledim Geceler boyu yollarını gözledim Her daim ayrılık türküleri söyledim Bilsen seni ne çok sevmişim annem… Unutulunca insan unutmaya alışıyor Kara saçlarıma aklar doluşuyor İnsanlık heyhat git gide kokuşuyor Bilsen seni ne çok sevmişim annem… Şiirbaz MAYIS 1987

KAYBETTİM SENİ

Resim
Penceremin buğusunda yitirdim seni Şiirlerimin dizelerinde bitirdim Kaderimdir deyip tutmuştum ellerinden Kaderimin karanlığında kaybettim seni… Sigaramın dumanında yitirdim seni İçtiğim bira şişelerinde bitirdim Sevdiğini sanarak öpmüştüm gözlerinden Gözlerinin karanlığında kaybettim seni… Sabahın ilk ışıklarında yitirdim seni Kalemimin ucunda bitirdim seni Olacakları düşünmeden sevdim yürekten Yüreğimin karanlığında kaybettim seni… Şiirbaz ŞUBAT. 1999

MASAL KUŞU

Resim
Bir masal kuşu konar gözlerine Bir varmışın bir yokmuşun sonunda Gökkuşağı'nın altından geçeriz Mutluluğu buluruz belki de... Kaf dağındaki çiçek bizim için açar Evvel zaman içinde diye başlarken Bulutlara takılı kalır yüreğimiz Mutluluğu yakalar ellerimiz belki de... Deve tellal iken, pire berber iken Ben sen olurum sen ben belki de Bir masal kuşu konar gözlerine Mutluluğu tutarız belki de... Şiirbaz 05.05.2005

BİR ŞAFAK DAHA DOĞURDUK (mahpushane notları)

Resim
                                        Bir şafak daha doğurduk  Kanlı ellerimizle işte Aldık tabiatın karnından Koyduk olması gereken yerine... Bir kuş daha uçurduk yücelere Umutlarımızı kanatlarına bağladık Yar özlemi, oğul hasreti diye Yıllarca yüreğimizi dağladık...  Mutluluğu çizdik bütün defterlere Duvarlara güneşi biz kazıdık Sevinç'i gömdük yaslı yüreklere Soysuzlar bulamasın diye biz sakladık...   Bir şafak daha doğacak bekleyin Tekmili birden haftaya bizi izleyin… Şiirbaz 21. 11. 1981

HASRET MATEMİ

Bu şehrin sokaklarından geçerken sevdiğim, Dökülen yapraklar önümde bitiyor Hatıra tazeliyorlar,gözüm doluyor.. Bulutlar kararıyor,ruhum daralıyor. Sana giden yollar gittikçe uzuyor Uzadıkça içimi kanatıyor.. Anılar onulmaz bir acı. Hasret denilen matem yüreğimde sönmez,kalıcı.. Bir bilsen ne kadar da sancılı Sensiz geçen bu günler kafamın içinde sürekli kaygılı..                Hüseyin Nur Demirkol 

BAZENLER

Resim
bitmek bilmeyen bazenler doğru kelimelerim görünmezlik hırkasını giyer saklanır arar arar bulamam bazen silinir hafızamdan sanki hayatın bir silgisi var ve hatırlamak istedikçe belleğim benimle oyun oynuyor oynadıkça silip duruyor bazen anlatamam anlatamadıkça sesimin harfleri içten içe kemirir durur susarım içime içime susarım sonra göğe bakarım kaybedişlerime inat göğe bakarım mavinin kucağına ellerim ayaklarım yüreğim söz dinlemez sesi harfleri söker alır içimden tutar beni anlatamadığım bazenlerden yüreğinin koynuna koyar... bazen bazenler çoğalır çoğalır benim seni göresim gelir göğe bakarım göğe yüreğim çok özledim bazenlerde kaybeder anlatamam ki SİBEL KARAGÖZ

Yaşamak

Her derdin bir çaresi olduğu gibi, Hayatın da kendi hesabı vardır. Biz ne kadar hesap yaparsak yapalım. Bir gün tükeneceğiz. Yürekler yorgun. Etrafımız boş kalabalıklar. Yola çıkanlar, Yolda kalanlar, Yolundan dönenler. Kalbi kırılmış. Canı yanmış. Geceden, güne kalan. Dünden bugüne. Bir hikâye. Bazen tebessüm. Bazen dudakta bir ıslık. Bazen bir sır. Bazen derin bir sessizlik... Çığlık çığlığa. Söylenmeyen söz, Dinlemeyen şarkı, Umudu çalınmış bir aşık. Söz vermişsin belki. Tutsan ne olur tutmasan ne? Aklından geçenlerin hepsi! Kimi kapının ardında, Kimi dışında kaldı... Giden birini geri döndürsen ne olur? Herşeyi eskiye döndürsen ne olur? Sevsen ne olur? Sevmesen ne? Ağlasan ne olur? Gözyaşlarını silecek olan sensin. Yüreğinin denizinde boğulmaktan kaçamayacaksın. Hadi şimdi sol elinle sağ elini tut. Ağla... Yaşa... Nasıl yaşanacaksa...

KIŞ

Resim
Emine Supçin’in 4. kitabı KIŞ, tüm toplumların ortak yarası, çocuk istismarını konu ediniyor. Kış’ı bu alanda yazılmış kitaplardan farklı kılan nokta, gerçek bir olaydan yola çıkmış olması. Kişiler ve kurumların isimleri elbette değiştirilmiş ama yaşanan olay düpedüz gerçek. Kitap çıkar çıkmaz okurların ilgisini çekmiş ve hem sosyal medya hem de basında gereken ilgiyi görmüştür. Kitabın resmi tanıtım sayfası aynen şu girişle başlıyor: “Saf kötülük, çocukları sever. Çünkü her ikisi de katışıksızdır. Biri net siyah, diğeri net beyaz. Üstelik ikisi birleşince gri çıkmaz ortaya. Kötülük ne kadar safsa, iyiliği o denli bozar… Ve onlar için umut, ıslak kibritten kıvılcım beklemek kadar cılızdır artık.” Yazar Emine Supçin, kitabından söz ederken, “Bu kitabı yazmasaydım, yazın hayatıma devam edemeyebilirdim,” diyor. “Çünkü çocuklarına sahip çıkamayan toplumların, bir geleceği olamaz diye düşünüyorum.” Kış’ın okurdan aldığı yorumların neredeyse hepsi aynı cümleyle başlıyor. “Hakikaten kış.

BİR RÜYA

Göründü uzaktan hayalin,gerçeğin arkasından Yakınlaştıkça belirginleşiyordu yalan halin Ve sonunda geldin.. Şaşkın bir ifade ile harap olmuş hâlime Sen ne hale gelmişsin böyle?diye tepki verdin.. Şu köhne hâle beni,getiren sendin ama ne fayda sen bunu göremezdin çünkü.. Gözlerin ile beraber farklı bir alemdeydin.. Her şeyi bir kenara bırakıp hâlâ sevdiğimi söyledim ve söyledin.. Beni tekrardan dünya denilen dehlize sürükledin Bir daha bırakmamak üzere ellerini verdin avuç içlerinden öptüm.. Her şey iyi güzel derken tuhaf bir sesle irkildim Ürkerek uyandım meğer rüyaymış bırakıp gitmem demelerin..                    Hüseyin Nur Demirkol   

UÇURTMAM HAYALLERE TAKILDI

Resim
her  gece her gece göğün mavisine içimin sisine hayaller düşer kırpıp kırpıp aya yıldızlara konar bir bir eklerim uçurtmama göğe dalarım sevdiğimi ararım hangi yıldızın ardında parlar bulamam sevdam gibi yananı koşarak çıktığım hayat merdivenlerinden uçurtmam dan hızlı düşerim sana istesem de yetişemem ki ben yaralı ,uçurtma kırık düşer kuyruksuz düş sonsuz mavimden içerim kanar cerahat zonklar yastığın solu batar sağıma dönerim ılgıt ılgıt yağar gürlerim yatağım düş kesiği yorganım mayın yastığım ölü kuş mezarlığı şimdi hangi kuşu kaldırıp umuda kanat vereyim kirpiklerim düşer gözlerin yerleşir hüznüm ağlar üstüm başım sevda kesiği ben eğreti bir gömlek kamburu çıkmış sığmam içimim odalarına bulamam kapıları isyan eder içimin kilit tutmaz duvarları bir bir yüzüme çarpar kör kapılarım kırılır yerle yeksan , masamdaki plastik çiçekler büyüttüğüm vazolar sert rüzgarlarla sazımın telleri vurur sevdaya kopuk kaybolmuş telli turnam, yerlere çak

Cevapsız sorular

"Herşey, dört dörtlük olmaz hayatlarımızda. Varsa da sırrı ne? Ben herşeye sahip olan; ne kadının, ne de erkeğin çok mutlu olduğunu görmedim. Bana göre. Bir de, Neye sahip? Dünyaları versen doymayanlar... Var mı mutlu? Çoğu insan egolarına yenik düşer. Kimi kaderini en acı şekilde yaşar. Kimi burnu düşse almaz kibirden. Bencillik de sınır tanımazlar. Sadece BEN derler... Kural tanımazlar. Merhameti ve vicdanı sorgulanmalı. Dış görünüşe göre mi insanlara değer vermeli? Yoksa yüreğine göre mi? Gülen her yüze inanalım mı? Ömrümüzden gün çalanlara ne demeli? İyi gün dostlarımız ne kadar çok. Peki neredeler? Aslında hep yanındayım diyenler,  kapının dışında kalanlar olmaz mı? Bir de işi düşenler... Başımıza gelen her neyse. Bizim cahilliğimizden gelmedi mi? Anlayışlı olmak bir yana, ilk eleştiren, kusur arayan hep yanımızda sandıklarımız değil mi? Hep "büyüklük bizde kalsın" demedik mi? "Eyvallah" dedik. Kimde ne kadar varız gördük mü? Bak

ACI KAHVE

Bayağı çok oldu kahveyi yalnız içeli Sahi kaç şekerliydi sevdiğin,iki mi üç mü? Bıraktığın gibi her şey meraklanma Eşyalar düzenli,gönlüm dağınık.. Masamın üstü kirli biraz şiir yazarken sayfalara, senden bahsetmemişim kusuruma bakma.. Sözlerini şişenin dibinde unutmuştun herhalde çünkü böyle bir acıyı içmemiştim daha önce.. Çatlak vazoya denk geldim,tamir etmek istedim sonra kalbimi dinledim. Daha önemli şeylerin tamiri gerekliymiş onu öğrendim.. Ve son olarak hatırıma şu düşünce denk geldi; Kahveyi acı,beni eskisi gibi severdin..                                                                      Hüseyin Nur Demirkol 

İSYANIM VAR UYKUSUZ GECELERE

Resim
bir kahve yudumlarım gözlerinin şekerinden bir film izlerim dizlerinin tebessümünden bir lokma kafiydi çok şey istemedim ki hasreti dağlara değil bana sor gökyüzünü yıldızlara değil bana sor ezber ettim göğün tavanında yerin dibinde huzuru İlmek ilmek işledim de bir yastık çıkaramadım uykusuz gecelere İsyanım var sen duydun mu sessizliğimin sesini Sibel Karagöz

BİR RÜZGÂR

Herhangi bir rüzgâr aklını çelse ve çıkıp gelsen Boyun eğsen bütün gururuna,katı inadına.. Atlasan bir taksiye veya bir minibüse Kötü düşünceleri yolda bir yerde indirsen ve saçlarını savura savura,bütün güzelliğini yanına alıp yanıma varsan. Onca yıla rağmen eminim ki güzelliğin halen dillere destan. Her ne kadar hafızamı yerinde tutamasam da Çalsa kapım ve ben sesini duysam Gençleşirim belki adımı senden duysam,iyileşirim hatta.. Çünkü yıllarca bu anı bekleyip durmuşum ben bir geleceğini unutmamışım bir de gidişini aynı zamanda.. Anımsar gibiyim kapı çalınmıştı sanki,geldin diye çocuklar gibi sevinmiştim oysaki.. Fakat ne sen gelmiştin ne de ben sevinmiştim.. Sadece hafızamın bir oyunuymuş bu.. Ben geleceğini de gidişini de unutmuşum ne yazık ki..       Hüseyin Nur Demirkol 

Kar, Şarap ve Tarçın Kokusu

- "...savaşmak gerekiyor!" - "...çok sevmekle olmuyor bu işler" - "...söyle sevmen için senin gibi mi olmalıyım" - "...insan birine bir kere geç kalır" - "...yorulmam" - "... sen Zeki Müren sever misin?" Gül sürün yüzüme, bağrıma kar getirin. Sökün şu kırık kaldırım taşlarını, bana bir fincan çay verin.  "ekmeğimin tuzu yok" derdi annem, tuzsuz ekmeğim olduğunu öğrendim. "Aylar nasıl da geçiyor zaman hiç geçmezken?" ,  öğrendim. Her şeyin kıyısındaydım sanki. Her şeyi yakıp yıkacak bir gücü bastırıyordum içimde, bunun gücüne direnmeyi öğrendim. Tek yapabildiği buydu, dersiniz. Ne yaparsam yapayım insana yaranılmaz, bunu öğrendim. Derken, birdenbire onlarca güvercin havalanıverdi söğüt dalından...  "Bazen o kadar yoruluyorum ki çekip gitmek istiyorum", gidecek kimsem olmadığını öğrendim. Gidecek bir yerim de yoktu üstelik! hani türkü de diyor ya "doldur tüfeğini beni yarala&qu

SARIDAN YARIDAN KEDİ

Resim
                                                              Sarı Kediydi çocukluğum ayaklarımın arasından süzüldü elmadan şekerdi tadına varamadan düşlü gülüşlü ağzımın kenarından aktı gitti tutamadım yutamadım ellerimin arasından uçtu takvim yapraklarından hızlı koptu yakalayamadığım seneler bugün bir bir çıktınız karşıma gülsem mi ağlasam mı nar gibi döküldünüz toplasam heybem almaz dağıtsam dama sığmaz seneler yaktınız ciğerimi Sibel Karagöz  

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK