Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

HERDEM KITAPEVİ İLE CANLI YAYIN

Resim
Selamlar, Her geçen gün artan birikimimiz ve harcadığımız enerjiyle daha fazla kitleye sessiz çığlığımızı ulaştırmak için, 25 Mayıs 2020 tarihinde saat 22.00'de değerli yayınevim @HerdemKitap'ın konuğu oluyorum.  Yayınımıza katılmayan bizden değildir 🤭😊... Sevgiyle, sağlıkla ve esenlikle kalınız... Ramazan Bayramımız mübarek olsun...
Gözleriyle gülenler Yürekleriyle ağlar. 
Karanlığa alışkın gözler Aydınlığı göremezler.

Çağrı

Hava puslu ve soğuk Derinlerden gelen bir inilti Titretiyor her yanı Toprağa bırakılmış bir beden Ve bedeni kemiren haşereler Beden inliyor derinden Ve deliyor feryadı göğü. Karanlık her taraf uzaklaşan sesler Tek başına soğuk ve nemli  bir odada Bedeni kemiren haşereler Kendi paylarını zevkle alıyorlar Derinden kopan inilti Getirir toprağı zelzeyele Toprak nemli ve soğuk Saklar kendisinin olanı . Ip ıssız Her taraf Bir benlik bir nefs Beden inleyip çürümekte Nefis daralmakta İnsanlarda yalnız Bir başına Sanki garib bir dilenci Üstünde pejmürde bir elbise Sarıya çalan rengi Toprak soğuk Toprak karanlık Bir yalnızlığa çeker Kuytu bir dehliz Ne kapı ne de  pencere Zifiri karanlık sade...

YENİ ADRESİMİZ

Merbalar, Yeni adresimiz https://kunyeedebiyat.wordpress.com/ olarak değişmiştir. Yazılarınızı göndermek için ya da bilgi almak  için  kunyeedebiyat@gmail.com   mail adresimizden ulaşabilirsiniz.

Bi Parça CUNDA....

Resim

YILKILAR MAHŞERİ

Resim
                                                             YILKILAR MAHŞERİ geceyi gözyaşım da hapsettim karanlığın içinde aydınlık yüzünle can buldum birikti içimde sözler duvarlarımı kıra kıra yılkılar mahşeri belki duyarsın diye satır satır işledim yürek yarama uzun kıvrımlı kirpiklerini karadan nakşettim gamzelerine gül kondurdum bende kalan sureti resmettim bir kere daha vasiyetimdir satır aralarında bul beni kah gül kah inci tanesi gözyaşlarıyla ıslan ben gibi biraz da sen yan bıraktığım yerden söndüğüm yerden yılkılar mahşeri Sibel Karagöz

ÖZNESİZ BENZETME

Akşam gibisin, Daha uğramadın... Seni beklerken sonu bilme isteksizliğiyle doluyor içim -ki bir ruhun vedasıdır akşam, bir o kadar da sevmez vedaları... Erken iner, Bu hep böyledir ya da böyle gelir. Akşam gibisin, Vakti meçhullere rastlar seni yaşamanın. Günün parlaklığının ölçüsünce belirgindir gölge, Sende de bir benzeri işliyor; Gönlün berraklığıyla orantılı ağlamak. Evvelce bir gün duyumsadım sandım seni, Tam uykuya dalacakken göz kırpmak gibiydi... Daha düş görmeden sabah yorgunluğunun derdine düştüm. Elif Râna 9 Kasım 2017

TENLE AYRIDÜŞÜM

Can sardı ten, İster azlet ister yağmala! Yeter gayrı dağlama! Har saldı ten... Gönlüne gerdanımdan aklar bulaştı Yoksa gönlümdeki ahlar mı  saçlarına taştı? Aşk derler,bir nimetti, Ganimet sandı ten. Etme, Tutkularım ayna tuttu içine.. Hep af buyurdu içim! Lütfetti, Hak saydı ten. Israr etti et ve yürek birbiriyle geçime... Kendinden caydı ten! Can saldı bu kez... Yeter gayrı çağlama! Çıplak kalan ruhum huzura erdi titreyerek. Elif Râna 23 Mart 2018

KARA GÜL

Resim
kapılıp aşka uyanır mevsimsiz eğreti sürgün veririm vakitsiz çanların sesi duyulur çorak bir toprağın yaban ayrık otu güneşe selam verir umudu boynuna dolar zamanından önce boy verir çelimsiz bir saz telsiz ipek borana kara sele göğüs veremez öfkeli ayaklar altında ezim ezim ezilir mevsimler döner ben yine sevdayı kursağımda bırakır ben yine bahçene açamayan kara gülün goncası ben yine vaktinden önce öten horoz mevsimsiz sökülen sürgün ben yine topraksız kara gül mevsimler geçer sen hep soluma yatan ana vatan Sibel Karagöz

YOKLAR FISILTISI

Resim
turunçtan bir yel eser ılık bir meltem türküsüne sarar beni uyanırım sabahın koynuna bebekten ellerimle yapışır turunça konan ürkek ardıç kuşu olurum döner bakarım nerdeyim kimim bulamam kendimi kendime bile yabancı varlığımla yokluğum hancı ben hangisinde konaklarım ışığım hangisine yanar yoklar fısıltısı üfler sönerim kimsesizliğimin içine bir yel eser turunçtan dalarım düşlere koku alır ,türkü götürür anamın ellerine çocuk ellerimle sıkı sıkı tutarım ayağım kaymasın yoklara karışmayayım yoklar dururum elsiz ayaksız düşsüz umutsuz görünmezliğime mefta sönen ışığıma omuzsuz tabut inşa ederim yoklar fısıltısında Sibel Karagöz

Ömrüm

Açıldı bir çığlık ile gözlerim Yaşlarım dünya sevincineydi Bilemezdim bu bağlılığı Ömrün son anına kadar Dalmıştım bir rüyaya Hakikate fersahlar uzakta İlk yaşlarım dünyaya idi İlk çığlıklarım Kaybolmuştum kendimden Her adımım kuyularaydı Yusuf olamazdım kuyularda Saray zindanlarında Züleyha bekleyişi Ahdettim ömrüm ile Bitmez diye bir söz ile Her taş ses çıkardı Düştüğü çukurda Yanıldım çıkmaz sandım sesim Oysa düşmüştüm en diplere Yakıldım, parçalandım Dağıldı zerrelerim Buluştu toprak ile Ahdim vardı yaş döktüğün dünyaya Evim bilip mesken tuttum Oysa göçü verdim Ne çok aldandım Kayboldu ayım,söndü güneşim Bir yıldız gibi kaydı ömrüm İşte söndü ansızın Yok oluşa gebe rüyalarda Eyvah ile geldi başa Hakikate kör akıl Pişmanlıklar ile kapadı Gözlerini ömrüm...

SEHER VAKTİ EZGİLERİ KALDIRIYORUM GEL TUT ELİMİ

Resim
Saçlarını seher vakti yanaklarıma dokundururken Ben güzel görmeliyim dünyayı Ezgiler kaldırarak şiirden Yeni yeni sanatlar bulmalıyım, Aşkımıza yakışır şekilde. Gülümsemenle kalmalı, sevinç dolmalıyım. Bir gül varsa güzün, baharı yaşamalı yeniden; Demeli ki sana, ben anlamalıyım: “Sizin aşkınıza ve size azdır bunlar, Görülmemiş sevdayı ancak bu kadar, Sevda, ancak bu kadar güzel yaşanır …” Eğer ki hoşnut değilsen tabiatın selamına. Ne edebiyat ne de şiir sanatına, Nam salsa da adım cihana İnan ki sen iste yok sayarım -senin için- sana Dinleyeceksem türkü, duyacaksam şiir; Kapısındaysam edebiyatın kovuldum derim. En ince mana, teferruatını sende yaşarım. Sözlerini beste gibi dinler, Gözlerinin derin bakışlarında kaybolurum. Bir seher vaktinde uyanacaksak; Ellerini tutarken dudaklarımla okşarım yanaklarını. Ve böyle hayallerle ne yapıyorsun, deme! O günlerin heyecanını şimdiden yaşıyorum… Kelime dünyasını sözcük ebatından çıkararak, En zarif h

AŞK ACITIR

Resim
hayat bu ya kandırır olurmuş değermiş varmış gibi planlar kurar hayallerin al kaşkolu düşer omza yazı kışı olmaz hep bir nisan hep bir papatya seviyor da kalan her yalana  bir kılıf her olmayana olur kisvesi düşlerin pembe yolu saman'yolu gülüş gamzeden damla gözden düşer keşişleme çırılçıplak gerçeğin sesini duyar olursun aslında hep duyarsın aşk sese sağır gurura yenik gerçeğe kör hayaller düşer düş'ün kaburgasından tek tek acıta acıta yara aça aça Sibel Karagöz

Ey Hayy

Resim
Beni bir kuş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir taş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir aş diye Yarataydın ne olurdu Ey Beni bir yaş diye Yarataydın ne olurdu Hiç olmadı nûş diye Yarataydın ne olurdu Ey beni bir boş yere ahh Yarataydın ne olurdu Ey yarattın sen beni bir adı isyan bir adı nisyan bir insan olarak da isyan ettik seni unuttuk böyle böyle olduk insan.. -bir lutuf Yâ ilahi senden bir ihsan beni bir tevbe olarak Ey yarataydın ne olurdu ne olurdu... Büşra Yüzlü 16.05.2020

GELECEK DE GEÇMİŞ

Resim
ay'la yoldaş olsam her gece merdivenler atsam başucuna uzun uzun izlesem düşlerine pencereler açabilsem kırlarında zeytin ağaçlarını yeşilimden yapraklarca sevgiye dolasam sen orada geçmişe sallansan ve tek bir günü yeniden baştan yaşasak gülüşlerin yankılandığı kırlarında çıplak ayakla geçmişi papatyaya sarsak ve yeni güne yeni bir ben yeni bir sen le uyansak gelecek de geçmiş olsa olsa tek bir gün sonrası olmasa silinse geçmiş gelecek de geçmiş oysa ki anılar ay'a düşer sen sol yanıma Sibel Karagöz

SEN HER SABAH GÜL DİYE

Resim
Sen her sabah gül diye Bu can sana hediye Aydınlık kaçarken geceye Bırakıp gittin ne diye… Uğruna yok olan kimdi Bu kalp seni çok sevdi Bir tek seni aşk bildi Bırakıp gittin ne diye… Sen her sabah gül diye Bu can sana hediye Aydınlık kaçarken geceye Bırakıp gittin ne diye… Şiirbaz 17, MART. 2020

VUSLAT

Resim
içimin depremleri hep bu saatlerde başlıyor önce artçılar yavaş yavaş yıkıyor beni üstelik duvarsızım ellerinde murçta yok üstelik tek bir söz bile çıkmıyor ağzından bir kirpik telinin düşmesine yıkılıyorum öyle beş altı şiddeti değil başlı başına kıyamet içimin atları dört nala üstelik kör çarpa çarpa yıkılıyorlar ölüm çığlığa durmuş ayaklarım çıplak üstelik meftalar arasında ölmeyen bir ben bir yağmur yağsa içimin çıkmaz sokakları tek tek yıkansa bahar gelir mi börtü böcek türbemi yeşile çalar mı içimin atları yeşilime ak düşürür mü bir bahar gelse vuslat düşer mi cehennemime kavuşmak cennete mi kalır... Sibel Karagöz

KIRLANGIÇ

Resim
bir gün daha doğar anasından kaçak aşkların piç çocuğu gibi kızılı yara yara turuncu şalı sere sere dünyanın tepesine sarı bir ampul takar gibi uyanır dün'ya bir kırlangıç tutar da aşkı fısıldar yalnızlığım uyanır berrak su gibi bardak bardak içerim susuzluğumu kesmez utanmadan elini uzatır sanki yalnızlık yollarını beraber arşınlayalım  der gibi tutmam elini yeter derim yeter mutluluk gelsin tasını tarağını toplayıp neşe gelsin ardı sıra kahkahalarını hoplata hoplata hiç bilmediğim yolları adımlayayım hiç bilmediğim diyarlara tanış olayım mutluluktan bir buse alayım neşeden bir kahkaha suya doydum ekmeğe geçelim böle böle katığa geçelim kata kata kırlangıç kırlangıç rüzgar ekip kahkaha biçelim gözlerinin karasından zeytine akça sözünden peynire sesinin notasında bal çalan türküye çaya dem katalım demlene demlene kırlangıç kanatlarımız şallardan ala sevdadan bala çırpsın aşk yazsın maviden semaya Sibel Karagöz

YİTİK YAŞAMLAR

Gayrete vurmuş hayatlar var....... Görsen hayret kalırsın.......  Gülüşü cennet yüzlerin ardını bilsen...... Öldüm sanırsın...... Bir kurgunun içinde kaybolmuş onca beden  Yaşar ne yaşar ne yaşamaz misali.....  Mişli zamanların solgunları onlar....  Gizeminde sıkışmış yorgun ruhlar.... Bilen bildi... Anlayan gördü.....  Vitrini bozulmuş ıssız yaşamlar..... Buralar yokluk, buralar fettan..... Akışında kaybolmuş onca insan....  Zaman mı!  ... Pervasızca akıp geçti..... AYFER DUŞLU

ŞARKILARDAKİ GÜZEL KADINA

Resim
Bitmiyor bu ızdırap, bu gözyaşı nedendir Kalbimde yaşayanlar günüm gibi güzeldir Bu yorgun kalbime çare bulamadı kimse Gel göster yüzünü artık ilacım sendedir... Her güzeli sen sanır da peşinden giderim Güzellik sende, sevmek sevilmek sendedir Şarkılardaki yeşil gözlüyü anar içerim Sevda sende, aşk ile meşk sendedir... Aklaştı saçlarım kapkarayken senden önce Gözlerim kan ağlıyor hala sen gittin diye Elbet huzur bulacak bu gönül biliyorum Sensizliğe sensiz, tek başına ölünce... Şiirbaz 17. KASIM. 2007

UMUT YEDİVEREN

Resim
her sabah deli bir umut yakama dolanır tanla beraber canla beraber kırmızı bir pazartesi umudu tohum tohum serper ala ala çalan salı çıkmaz sokakların çeşmesi turunçtur çarşamba suyu kesik ömrü yitik mavidir perşembe umudu suya yatıran yeşildir cuma tanrıların türbesi mevsimlerin yeşil baharı beyazdır cumartesi ak köpüklerin şelalesi siyahtır pazar kömür karası umudu sele veren sokaklarım çıkmaz bekçiler dolanır umudun suyu seli öksüz ben yine yeniden umudu asarım sabahın tanına canımın yanına umut yediveren Sibel Karagöz

MUAMMA......

Resim

MARTI

Resim
mavi fısıldar tutarda göğü adımlar çizer bulutlar hokkası beyaz kanatlar fırçası sen de martı uçtu ben diyeyim fısıldadı aşk kanat altına gizlenmiş görmeni duymanı bekler yağmur gözüne kaçmış süzülür martı fısıldar üşüdün yüreğini yüreğimden sarayım kırığına kanat vereyim maviye durur bakakalırsın yüreğimin sesine sağır ne çok kulak ne çok el kol üstelik yanı başımda görmez duymaz da bir martı maviyi de sırtına alır içimi okur ta yüreğimden tutar bir kez daha aşık olurum maviye martıya kanada bir kez daha sağıra sırtımı maviye yüzümü martıya yüreğimi veririm kanadından kanadıma martıya çalarım Sibel Karagöz

SENDEN AYRI OLDUĞUM AKŞAMLAR

Resim
Senden ayrı olduğum akşamlar Yüreğimi bir ürperti sarar Korkarım… Senden ayrı olduğum akşamlar Bir ateştir ruhumu sarar Yanarım… Senden ayrı olduğum akşamlar Gözlerimi ufka diker Dalarım… Ve Böyle akşamlar Sensizliğime Çaresizliğime Yok oluşuma Ağlarım… Şiirbaz AĞUSTOS: 1977

ÖPÜP ÖPÜP MÜHÜRLEDİĞİM

Resim
uykulara sardığım düğüm düğüm çözdüğüm çocuk düş'üm ortalık yerde yalın ayak serde büyümeyen bebek düşlerimi de çuvala kattın sudan çıkmış pulsuz balığı bıraktın ardın sıra büyümeyen bebek öpüp öpüp mühürlediğim düşlere katık geceye ay dili lal dudağı bal serçe yarim ilmek ilmek ördüm geveze bülbül gibi söktüm yerine toz bulut kondurmadım ayan oldu unuttun gayrı düşlerime uğramaz kapı baca açmaz oldun ayrılık ağır ökçe sırtı deler geçer tülden kalını taşıyamaz ölümü arar oldum özlemde vurur öpüp öpüp mühürlediğim Sibel Karagöz

MARTI UÇUŞU

Sonra bir martının uçuşuna yüklendi anlamlar...... Yüzde buruk Bi tebessüm.... Gözlerimde derinlik.... Yol aldı duygular..... Olur öyle arada dedim..... Olur.... Geçer.... Sana bişey olmasın..... Yeter ki sönmesin yürekler..... Ne kalmış ki baki..... Hangi hüzün mesken tutmuş  hangi sevda toprak olmuş hayatta....... Canına yandığım... Kuşş ölür.. Sen uçuşu hatırla...... 🌾🌾🌾🌾🌾🌾

AĞRI'M BÜYÜR

Resim
yüreğimde kızarıyordu akan gözyaşların ciğerime saplanıyordu kıyılarım uçsuz bucaksız kervan geçmez ağrı'm dağımdan büyük hüznüm yağar her gece hece hece seni söyler seni ağlar eteklerim kar gelin kız önce yağar lapa lapa içime işleyen soğukluk buz kara gece isyan her ses yankı her yankı darağacı asarsın beni kah kollarımdan tutmaz elin ellerimden kah bacaklarımdan yürümez ayaklarım ayaklarına kah boynumdan gülmez surat asan suretin suretime kah yüreğimden duymayan hissetmeyen teninden tenime asarsın her gece sevmedi beni benim gibi sevmedi dersin fısıldar kulağıma celladım öyle değil sen beni anlamadın en çok da anlamadığın yerden ağrı!m büyür Sibel Karagöz

ÖZLEDİM ANAM ÖZLEDİM SENİ

Resim
Sen şimdi nerdesin ben nerde Sevgiler yarım kaldı takılı telde Yarınsız geceler arkadaş bende Özledim anam özledim seni… Kor alevler içinde yanarım Gelecekmişsin gibi bekler kanarım Seni düşünür hayallere dalarım Özledim anam özledim seni… Anasız çocuklar büyür mü böyle Yokluğun içimde diner mi söyle Hasretim o tombul yüzüne Özledim anam özledim seni… Ben küçüğüm hala büyümedim Sana, sevgine doyamadım Sıkı sıkı sana sarılamadım Özledim anam özledim seni… Sensiz her şey bir eksikli evde Çare bulamadık bu çileli derde Biletin kesilmişti o sonsuz yere Özledim anam özledim seni… ŞİİRBAZ 21. Aralık. 2001

BU DÜNYA

Huzur gibi görünür aslı derttir bu dünya. Zalimin zulmüne boyun eğdi bu dünya. Herkes sonsuz sanar, aldanırlar içine. Ne içinde, ne dışında hepsi boştur bu dünya. Hiç durmadı asırlardır dönüyor. Aslını sorarsanız bir dönektir bu dünya. Zaman geçti ademoğlu yaşıyorda üstünde. Bir an olsun hiç yüzlere gülemedi bu dünya. Tahire dertlerini sıra sıra dizdirdi. Yirmi yıldır boğazımda bir düğümdür bu dünya. Tahir Günaydın

O YÜZDEN BEN, SENDEN GİDEMEM

Şimdi sen bana git diyorsun ama Nasıl gitmem konusunda en ufak bir kelime dahi etmiyorsun Hangi insan kendini papatya bahçesinden alıp dikenlerin içine atar ki? O yüzden ben,senden gidemem Rengarenk düşler varken,kötülüğün hüküm sürdüğü hayallere kim dalmak ister ki? O yüzden ben,senden gidemem Güzel kelimesine en çok yakışanını bulmuşken Aynı zamanda şiiri bu kadar çok sevmişken Şimdi hangi şiirime güzel diyebilirim ki ben? O yüzden ben,senden gidemem Farzet ki çok içmişim dün geceden ve bu sözleri ayılamadan sarf etmişsin sen Ya ben gerçekten gitsem ya sen gerçekten bitsen... O yüzden ben,senden gidemem...                                                Hüseyin Nur Demirkol 

SIRLARDA GÜLER

Resim
güldüm dakikalarca sustum senelerce o gözlerde öldüm öldüm dirildim sevdim çok sevdim itirafsız sır gibi aynalara bile söyleyemediğim itiraf edemediğim yakan sevdam tarifsiz bir yemekti biraz biber öfkesinden biraz şeker bal dudaktan yemeye doyulmaz içmeye kıyılmaz kahvemdi biraz süt teninden biraz kahve gözlerinden bol köpüklü sevdam ben onu severdim o başkasını itirafsız sır ne o duyabildi ne ben söyleyebildim birikti onu düşünürken gülümseyen fotoğraflarım gülerken ağlayan süzülürken yağmuru kıskandıran kahkahalarım kaç insan kaç kulak çözebilirdi ki gülerken ağladığımı sırlarında güldüğünü Sibel Karagöz

ANNEM

Resim
annem gün doğmadan doğan sesi gelmeden çaydanlığı fokurdar gözleme kokusu delirtir renk renk reçeller komaya sokar annem uyandırmaz çalar saatim de yoktur mutluluğun sesi dolar kulaklarıma annem çağırmaz kokular çağırır büyüsüne kapılır ve ayaklar benden habersiz mutfağın kapısını açar annem öper gözüyle eliyle ayağıyla ve ince belli mutluluk karşıma geçer hadi ama hadi yumurtayı tokuşturmak çaya hasbıhal etmek lazım sonrası peynirle zeytini tanıştırır annem işte kahvaltının gözü kulağı ayağı olur beni her gün baştan doğurur sonra güzel bir türkü tutturur mutfak konuşur eşlik eder katıla katıla güler canım canım annem derim varım yoğum can damarım şah damarı derler ya tam da o annem sevdiğim seveceğim annem Sibel Karagöz

BEYAZ KARANFİL

Resim
derin düşünceler kavgam içimde kıyamet kopuyor darağacına acılarımdan serdim kiminin kolundan akar kiminin bacağından azar azar damla damla azalır mı kavrulmuş yüreğimden akan yaşlar acıyı sardım çileme iki şiş ördüm ördüm söktüm uymadı içim dışıma dışım içime benzer elbise çıkmadı karanfilleri nereye koysam açmadı Sibel Karagöz

ÇERDEN ÇÖPTEN BEBEĞİM

Resim
çerden çöpten bebekler yapar anne olurdum çocukça gülümsemelerle mutluluktu oyundu annelik kayboldum çer çöp içinde bebekli günleri özler oldum şimdilerde anne acıtan bir kelime kanayan gül açar içimde yana yana Sibel Karagöz

İDARE’SİZ BOŞLUK

Resim
kocaman boşluğunda ki idare lambasıyım ne ışıtır ne söner çıplak günü takvimden yaprak yaprak kopartıyorum tüm pişmanlıklarımla tomar tomar cebime doldurarak gün deliksiz di gece günden delikti bir yaprak daha kopmuştu ömürden idare’siz Sibel Karagöz

ANA GÜNÜDE Mİ VARMIŞ

Resim
o gözünü morarttığınız sövdüğünüz aşağıladığınız örselediğiniz tecavüz ettiğiniz öldürdüğünüz ana yavrusunun günü de mi varmış ne zaman senede bir gün o gün bile incitirsiniz o gün bile insan yanlarından kırarsınız o gün bile satın alabileceğinizi sanırsınız senede bir gün kadın ana kız çocuk pırlanta bir yüzük bir demet gül bütün yaptıklarınızı unutturur sanırsınız öyle değil alamazsınız aldığınızı sanırsınız kadın tahmin ettiğinizden daha akıllı asla unutmaz unutur gibi yapar yalandan bir dünya kurar içinde polyannacılık oynar çünkü ataları der ki gelinlikle girdiğin evden kefenle çıkacaksın çünkü adam saydıkları der ki boşanırsan çocuğu göstermem beni bırakırsan yaşatmam seni kadın anadır çeker inanırnış gibi yapar çeker çeker de hayal kurar sanki kendi inanır gibi bir gün bile olsa boynunda yavrusunun kollarından inci bir kolye ister tek bir gün bile olsa o gün anneler günüdür oysa insan günü olsa cinsiyetsiz insanca size

KARA SEVDA

Resim
Karşımda devlet hastanesi altında sahili, Kiminin derdi çok, kiminin parası. Bazılarının mutluluğu, başkaların ise aşkı... Bakma bu şehrin kara olduğuna; Buranın altı benzer karaya, üstü beyaza. Ask kokar denizi, feneri, merdivenleri Bacadan çıkar asıl nedeni! Ekmektir kavgası, sevmez aşkı parayı. Doydu mu karnı? Yaslanır koltuğa, Dinler televizyonu radyoyu. Şöyle baktın mi? Çiçektir sokakları. Sokaklarda dolaşır, o güzel insanları. Gün boyunca kazandığı parayı, Götürür eve, ekmek çay diye.

La belle dame sans merci

Resim
1819 da üretilen, bir ingiliz klasiği olarak kabul edilen " Merhametsiz güzel kadın " isimli John Keats'in şiirinden etkilenerek çizdiğim çalışmam. Tıpkı onun gibi "  Sevgi ve Şiirsel bir meşguliyet bu hissettiğim. "... Özenle güzel ve etnik bir vazonun içine konmuş ağaç dalı. •Vazonun desenleri eskilerden Anamın basma kumaş üstündeki Türk motifleriyle harmanlanmış en eski 35 yıllık çağrışımı. •Ağaç dalı ihtişamından,  kuvvetinden ve tek dayanağı olan o onulmaz gövdesinden ayrılmış yani kendinden bir nevi kopmuş bir ağaç dalının o istemediği halde kendisinden koparılması ve kendis olmaktan vazgeçirilip bir arız bulunup kendisiymiş gibi hissettirecek bir vazoya konması. •Çiçeklerinin mor olması ise mor rengin duygusallığın,  tutkunun ve romantizmin çağrışımı olması. Kırılmış ve yeni yerini yadırgayan bir ağaç dalının yani bir kadının,  vazoda ihtişamla göğe doğru umarsızca açması ve duygusallığı,tutkuyu ve romantizmi harmanlayarak yaşadığı bir adam karşıs

ANNELERİMİZİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN...

Dil ve kavram olarak evveliyatını anlatmaya kelimelerin yetersiz kaldığı annelerimizin anneler günü kutlu olsun... Burada bulunan anne yazarlarımız, anne adayı yazarlarımız canı gönülden teşekkür ederiz. Iyi ki varsınız... KÜNYE EDEBİYAT

Hoş geldin ve Hoşçakal

Yaşamak dediğimiz karın ağrısı ; mecbur bırakılan , yön verilemeyen bir girdap , bir santranç oyunu, bir senaryo ve daha bir çok şey. Bir yığın kelime tüketildi belkide  bir kelimeyi anlatabilmek uğruna . İnsanoğlu neyin içine düştüğünü yüz yıllardır anlamaya ve anlatmaya çalıştı. Kimi tarihçesini tuttu kimi ruhuna dokundu. Atılan kahkahaların akıtılan gözyaşlarının çetelesini tutan oldu mu bilmek pek mümkün değil taabi ki. Kimine göre derin bir felsefe oldu , kimine göre yalnızca bir olgu lakin ortak noktası herkesin mutlak sorusuydu.Neydi yaşamak ? Kimine göre bir tebessüm , kimine göre bir şarki , kimine bir çift göz, kimine söz, kimine umut , hayal... Kim nereden tutunduysa hayata en çok ona oydu yaşamak. Ve bilmeden tutunduklarının en büyük karın ağrısı olacağını inadına yaşadılar onunla. Özlüyoruz dedik, özlemeyi sevdik. Gidenlerden şikayet edip, gittik. Karanlıktan korkup geceye aşık olduk. Uğruna gözyaşı döktüklerimizin mübtelası olduk -lakin uğruna ağladıklarımızın değil , g

GÖZDEN DÜŞÜRDÜKLERİM

Resim
sanırsın ki insan ağlar ağlarken düşen yaşlar içinde erim erim erir öyle değil ağlayan gözüm değil yüreğim kabullenişlerim var bir kahkahayla boğduklarım var gözden düşürdüklerim yaş değil benim kirpiğimde astıklarım var ben öyle ağlarım ki kahkahalar etsiz kemiksiz yol alır tarife göre değil yüreğe göre adımlar bir de bana gülümseyen fotoğrafların var baktıkça kahkaha krizlerim artar seneleri desibeli artırarak devirip kadeh kadeh kutlayışlarım var kahveme duman duman katışlarım var her dumanda silüetini bir kahkaham uğurlar az az değil basbaya kabullenmişim yokluğunu bundan sonrası aramam varlığını da yokluğunu da nötr kahkaham da gözden düşürdüklerim de Sibel Karagöz

EMEK İST

Unutmak da emek ister Sevmek de... Ve beklemek de emek ister Gitmek de... Bildiğin ne varsa yakıp dönmen de... Yaşanılan ne varsa gömmen de Emek ister... Bildiğin ne varsa aşka dair Bütün illetler olsa da mahir Herşey emek ister... Susmak... Konuşmak... Yüzüne bakmak da emek ister Bakmamak da... Mesafeleri geçip sonu bulmak Sonunda bir de onu bulmak İşte bütün bunlar emek ister Hayal kurmak da emek ister Hayal kırıklığına uğratmak da Hoşçakal demen de emek ister Elveda diyip gitmen de... Seviyorsan herşey emek ister Seviyor musun diye sormak da Emek ister... Soramamak da... Yanına yaklaşmak Zamanı gelirse eğer Kucaklaşmak da emek ister Düşünecek gün üç idi beş olur Duy ki seven başa neler gelir Sultanın giderse adı kalır Mihman olmak da emek ister Mihmandar olmak da... Açarsa solar her çiçek Kaderim ne gün gülecek Aşk yalan sevgi gerçek Sevdan olmam da emek ister Sevdam olman da emek ister Ve... Unutmak da emek ister Sevmek de... Ve beklemek

ANA'DOLU

Resim
ana sütü gibi ak düşleri gibi doğurgan göğü gibi engin mavi darı gibi renk renk ana'dolu her yanı y'anar bildiğin mum biri de ben dar caddelerin kalabalık yalnızlığı dolanır tanıdık bir yüze hasret tiril tiril titreyen bir yalnızlık caddenin boş vitrinlerinde boy gösterir o bile yabancı o bile el biride sen balkonda halı silkeler tüm birikmiş öfkeyi içinden atar gibi yur yur sakızdan ak geçmişin karadan ökçesini asar sılaya ak bayraklar gibi biride biz sofralara neşe giydiren mayıs gülü ocağa üç çeşit  sevda koyarız ana ,evlat ,torun üç nesil içli içli pişer kah güler kah ağlar kah patlar pişeriz umudu güneşe asar bekledikçe kaynar gün geceye kavuşur artık tutunmaz taşar yarının geç kalmak gibi bir huyu sokağa asılan günü saksıda küsen çiçeği yüreğin çaydanlıkları taşmadan hatırla kafanın içinde beynin ayakkabılarının içinde ayakların hadi yüreğinin sesini dinle bırak ayakların götürsün bedenini ana'dolu her yanı y'anar

ADAM&KADIN

Ağladı adam Güldü kadın Hıçkırıklara boğuldu everen  Adamın halini görünce Kustu zehrini gece Canını okudu hecelerin ve tümcelerin Ölüm solukladı adamın teninde Azrail kaçırdı bakışlarını Adam başlı başına bir dağ Kadın titretti dağı bir bakışıyla Kadın var etti bir öpüşüyle dağı Kadın ateş gibi kuruttu adamı Birleşti elleri kadın ile adamın  Sonsuzluğu tattı bedenleri Her zerre ortalıktan kaçıştı Sadece rüzgar solukluyordu varlığı Son satır ve son dize Bu bir isyanın dansı Çarpıştı cümlelerde maşuk hasret ile Lakin mağlup oldu maşuk Tanrının nezdinde Ve son bir şans diledi Tanrıdan; Gözlerini görmek ümidiyle Ancak aşkta izin istenmezdi Tanrıdan

GÖĞÜ ÖPTÜM

Resim
kulakları sağır eden aşk çarşafı yırtılır caaaarttt diye bir ses bu ses kağıt kesiği gibidir yırtar kalbi içindeki aldanışları tutar tutar da avuçlarıma döker işte anılar işte körlüğün beyaz yalanları ağzı kulaklarında inanışlar fısır fısır konuşurlar kulağımın dibinde yüreğimin köşesinde düşerim merdivensiz boşlukların susuz kuyusuna yüzüm düşer asar kendini eski bir resim gibi duvarsız geçmişime yağmaya başlar yağan yağmur mu kirpiklerimin ihaneti mi asılır urgan düşer yaş ıslanırım çalışmayan kalbimle ermeyen aklımla bir ninni bir masal duymak isterim belki beyaz bir yalana bulanmış "seni seviyorum " kalp işte yalanla gerçeği çözemez.. aşksız çalışmaz ve ben seni her özlediğimde göğü öperim alnından akan yarım yağmur tanesinden... Sibel Karagöz

MEVSİM SONBAHAR (mapushane notları)

Resim
Hücredeyim odam dar Havada ölüm kokusu var Tek tek yok olmada insanlık Mevsim yine sonbahar... Dışarısı soğuk,dışarıda kar Gurbette gözü yaşlı yar Tek tek dökülmede saçlarım Mevsim yine sonbahar... Ne namus kaldı,nede ar İçimde ihanet kokusu var Tek tek düşmede kadınlar Mevsim yine sonbahar... Hücredeyim odam dar Düşümde hep o güneş var Tek tek sönme de mumlar Mevsim yine sonbahar... Şiirbaz 21. ARALIK. 1982

SERÇEYDİ YÜREĞİM

Resim
çoçukluğuma dokunsam elma şekeri tadı alır mıyım bez bebekten renkli açar mıyım kırmızı balonum uçtu dokunmadan içimde boşluklar her adımı yokuş her aldanışım yanlış serçeydi yüreğim sesi duyulmaz çırpınışı görülmez kanadı küskün çırpamaz uçamaz kaçamaz minyondu elsiz ayaksız bedenim yarımdı hayallerim düşlerim bir boşluk vardı yaşlılıkla ölüm arasında oysa yaşanmamış çocukluk ağlardı burnunu çeke çeke gençlik asardı açmamış gül yüzü bir ahhh çeker boşluğa sığmaz serçeydi yüreğim yarım kanatlı Sibel Karagöz

TEREKE

   Babannemin ölçümeyeceğimiz büyüklükte geniş arazilerinde geçti çocukluğum. Babannem bu arazisine elde ayaktan düşene kadar gözü gibi baktı. Zararlı otlarını temizledi, taşlarını topladı, çiçeklerini suladı, toprağına dokundu. Sadece kendisinin baktığı arazisinde envai çeşit meyveler yetiştirdi babaannem, çiçekler büyüttü, dallarına kuşların konduğu devasa çınarlar, ardıçlar, serviler dikti. Babaaneme dedesinden kalan bu arazide büyüdüm işte, babam da burada büyümüş. Babannemin evi yakılırken, memleketinden sürülürken, dedemin mezarını arkasında bırakıp kaçarken tek varlığı babam ve bu geniş arazisiymiş.     Babannemin bir de  arazisinde büyüttüğü çiçekler gibi kokan masalları vardı.  Neden bilmiyorum, babaannemin küçükken anlattığı bu masalları ezberlemiştim. Bütün masallar gibi babannemin masallarında da zümrüdü anka hep uçuyor; dev, mağarasında uyuyordu. Peri kızlarına üvey anneleri kötülük yapıyordu ama yine de  tüm masallarda iyiler kazanıyor, kötüler cezalandırılıyordu. B

SÖZE LAL SESE SAĞIR SOĞUYAN SÖZLER

Resim
sözler düşe sarılıp yorganı üstüne çeken bin umudu yastığa yamalayan şafak sayan sayarken de yaşama asılan suya dokunan yaşanmış tüm kirli çamaşırları geçmişin valizlerinden çıkarıp çıkarıp aşka bulayan karadan geçmişi ak fistanlarca dolaba asan sözler ahhh bu temiz kalbim ahhh bu inanışlarım ahhh bu güvenişlerim yine yeniden uçurumlara yarım bir kuş denizlere ölü bir balık göğümü tavansız ışığımı titrek eylediniz söze lal sese sağır soğuyan sözler bir eksik yarım ben Sibel Karagöz

SIRADAN

Sıradan her şey . Sözler klişe, Replikler aynı. Kişiler farklı, Senaryo aynı. Aşklar trajedi, Trajedi hayatlar. Sahne aynı Yönetmen farklı. Sıradan her şey . Şiirler acı dolu Gözler yaş. Her aşk biraz umud Biraz hüzün dolu. İnsanlar kibirli Kibirli hayaller. Cepler zengin Yürekler fakir. Yiten çok şey var, Fikirler firar. Sıradan her şey. Ölenler Ağlayanlar Gidenler Dönmeyenler. Dönmeyenler...

AŞK İŞTE UĞRAR

Resim
aşk uğrar gülümser çiçekler gibi içimde sevda açarım köksüz bilirim dağının sonu uçurum ben kanatsız kuş içli bahar yeli telime vurur bir ır yapışır dilime seni söyler seni çalarım takvimler değişir bilirim denizin sonu okyanus ben yüzme bilmem çiçeğimin dalı narin bir yel eser savrulur bir fırtına çıkar ayrılır bilirim aşkın sonu divane bülbül giydirir al gömleğini seni seviyorumlar gün geceye döner aya yansır gül cemalin bildiğin ayna gönül telim çalar bildiğin taş plak ben yine seni söyler seni çalarım aşk işte uğrar gelişi baharı serdirir Sibel Karagöz

GÖKYÜZÜ,RÜZGÂR VE MÜZİK

GÖKYÜZÜ,RÜZGÂR VE MÜZİK Gökyüzüne bakmaya dursun gözlerim,hemen aklım gidiyor. Bir rüzgâr alıyor beni yandığım yere götürüyor,ateşlere atıyor beni öylece yanmamı seyrediyor... Ne zaman bir yerler de herhangi bir müzik mırıldansa sözlerim birbirine dolanıyor,gözlerim bir hayli doluyor. Birkaç kelime karalıyorum bilmeden,görmeden... Sakinleşince sonra,yine senin adını yazdığımı fark ediyorum. Şunu da unutmadan söylemeliyim Her ne kadar yaksa da canımı gökyüzünü,rüzgârı ve müziği ben çok seviyorum...           Hüseyin Nur Demirkol 

Koku

Gece dilini sabaha kesip susmuş Yapayalnız bir yaprak gibi Kuru dalların sert ayazla Haykırışı gibi haykırıyorum Boğazı ademelmasinda tutulmus Sessizliğimi ilmek ilmek dikiyorum Yalnızlığımın orta yerine bir soluk Katran mavisi gibi Ciğerlerimi delen sigaramin nefesi Gibi seni seni kokluyorum Bana varlığından daha yakın Olan yokluğunu bastırıyorum hücrelerime

Gece

Gece ufkun ardında Sabaha gebe Umutlarım Denizin dalgasında Genzimi yakacak kadar acı Ve sabah doğuyor Hayallerim ölüyor

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK