Kayıtlar

Nisan 25, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cevapsız sorular

"Herşey, dört dörtlük olmaz hayatlarımızda. Varsa da sırrı ne? Ben herşeye sahip olan; ne kadının, ne de erkeğin çok mutlu olduğunu görmedim. Bana göre. Bir de, Neye sahip? Dünyaları versen doymayanlar... Var mı mutlu? Çoğu insan egolarına yenik düşer. Kimi kaderini en acı şekilde yaşar. Kimi burnu düşse almaz kibirden. Bencillik de sınır tanımazlar. Sadece BEN derler... Kural tanımazlar. Merhameti ve vicdanı sorgulanmalı. Dış görünüşe göre mi insanlara değer vermeli? Yoksa yüreğine göre mi? Gülen her yüze inanalım mı? Ömrümüzden gün çalanlara ne demeli? İyi gün dostlarımız ne kadar çok. Peki neredeler? Aslında hep yanındayım diyenler,  kapının dışında kalanlar olmaz mı? Bir de işi düşenler... Başımıza gelen her neyse. Bizim cahilliğimizden gelmedi mi? Anlayışlı olmak bir yana, ilk eleştiren, kusur arayan hep yanımızda sandıklarımız değil mi? Hep "büyüklük bizde kalsın" demedik mi? "Eyvallah" dedik. Kimde ne kadar varız gördük mü? Bak

ACI KAHVE

Bayağı çok oldu kahveyi yalnız içeli Sahi kaç şekerliydi sevdiğin,iki mi üç mü? Bıraktığın gibi her şey meraklanma Eşyalar düzenli,gönlüm dağınık.. Masamın üstü kirli biraz şiir yazarken sayfalara, senden bahsetmemişim kusuruma bakma.. Sözlerini şişenin dibinde unutmuştun herhalde çünkü böyle bir acıyı içmemiştim daha önce.. Çatlak vazoya denk geldim,tamir etmek istedim sonra kalbimi dinledim. Daha önemli şeylerin tamiri gerekliymiş onu öğrendim.. Ve son olarak hatırıma şu düşünce denk geldi; Kahveyi acı,beni eskisi gibi severdin..                                                                      Hüseyin Nur Demirkol 

İSYANIM VAR UYKUSUZ GECELERE

Resim
bir kahve yudumlarım gözlerinin şekerinden bir film izlerim dizlerinin tebessümünden bir lokma kafiydi çok şey istemedim ki hasreti dağlara değil bana sor gökyüzünü yıldızlara değil bana sor ezber ettim göğün tavanında yerin dibinde huzuru İlmek ilmek işledim de bir yastık çıkaramadım uykusuz gecelere İsyanım var sen duydun mu sessizliğimin sesini Sibel Karagöz

BİR RÜZGÂR

Herhangi bir rüzgâr aklını çelse ve çıkıp gelsen Boyun eğsen bütün gururuna,katı inadına.. Atlasan bir taksiye veya bir minibüse Kötü düşünceleri yolda bir yerde indirsen ve saçlarını savura savura,bütün güzelliğini yanına alıp yanıma varsan. Onca yıla rağmen eminim ki güzelliğin halen dillere destan. Her ne kadar hafızamı yerinde tutamasam da Çalsa kapım ve ben sesini duysam Gençleşirim belki adımı senden duysam,iyileşirim hatta.. Çünkü yıllarca bu anı bekleyip durmuşum ben bir geleceğini unutmamışım bir de gidişini aynı zamanda.. Anımsar gibiyim kapı çalınmıştı sanki,geldin diye çocuklar gibi sevinmiştim oysaki.. Fakat ne sen gelmiştin ne de ben sevinmiştim.. Sadece hafızamın bir oyunuymuş bu.. Ben geleceğini de gidişini de unutmuşum ne yazık ki..       Hüseyin Nur Demirkol 

Kar, Şarap ve Tarçın Kokusu

- "...savaşmak gerekiyor!" - "...çok sevmekle olmuyor bu işler" - "...söyle sevmen için senin gibi mi olmalıyım" - "...insan birine bir kere geç kalır" - "...yorulmam" - "... sen Zeki Müren sever misin?" Gül sürün yüzüme, bağrıma kar getirin. Sökün şu kırık kaldırım taşlarını, bana bir fincan çay verin.  "ekmeğimin tuzu yok" derdi annem, tuzsuz ekmeğim olduğunu öğrendim. "Aylar nasıl da geçiyor zaman hiç geçmezken?" ,  öğrendim. Her şeyin kıyısındaydım sanki. Her şeyi yakıp yıkacak bir gücü bastırıyordum içimde, bunun gücüne direnmeyi öğrendim. Tek yapabildiği buydu, dersiniz. Ne yaparsam yapayım insana yaranılmaz, bunu öğrendim. Derken, birdenbire onlarca güvercin havalanıverdi söğüt dalından...  "Bazen o kadar yoruluyorum ki çekip gitmek istiyorum", gidecek kimsem olmadığını öğrendim. Gidecek bir yerim de yoktu üstelik! hani türkü de diyor ya "doldur tüfeğini beni yarala&qu

SARIDAN YARIDAN KEDİ

Resim
                                                              Sarı Kediydi çocukluğum ayaklarımın arasından süzüldü elmadan şekerdi tadına varamadan düşlü gülüşlü ağzımın kenarından aktı gitti tutamadım yutamadım ellerimin arasından uçtu takvim yapraklarından hızlı koptu yakalayamadığım seneler bugün bir bir çıktınız karşıma gülsem mi ağlasam mı nar gibi döküldünüz toplasam heybem almaz dağıtsam dama sığmaz seneler yaktınız ciğerimi Sibel Karagöz  

İz bırak

Çok çabalarsın. Hayata karşı, zamana karşı. Sürekli, Koşarsın! Koşarsın! Koşarsın! Yorulmadan. Dik yokuşlara aldırmadan. Ara sıra, Takılır düşersin. Ellerin, dizlerin parçalanır... Nasıl? Sızım, sızım sızlar... Hangi acının tarifi vardı ki! O yaralar kabuk bağlasada, Her baktığında unutturmaz sana. Nasıl düştüğünü, Kimlerin tutmadığını. Yüreğinizden dökülüverir İnsanlar... Sen bilirsin nasıl düştüğünü. Yeniden ayaklanacağını... Hemde geriden gelenlere, İz bırakarak. Yolundan gelecek olanlara... Yere düşenin, Yerden bir avuç toprakla doğrulduğunu Göstereceksin. Bir avuç topraksın... İşte.

Uzak

Uzaklık; Seni anlamayan yürekte başlar. Seni duymayan. Seni görmeyen. Burnunun dibinde olsan da. Boşversene! SEN kimseyi mutlu etmeye gelmedin bu dünya'ya. Üzülmeye de. Ruhumuzdan anlamayanlara hep bir beden bol geliriz... (O da Çocukken, hep bir beden bol alınırdı herşey ondan... Seneye de giyer diye.)

GETİRİR

Bana baharı getirir gözlerin. Uçan kuşları, açan çiçekleri getirir. Bana sevdayı getirir gözlerin. Sevmeyi, sevilmeyi, aşkı getirir. Bana ölümü getirir özlemin. Günahı, sevabı, duayı getirir. Bana yaşamayı getirir özlemin. Senin için ve senle yaşamayı. Bana gülmeyi getirir sözlerin. Mutlu olmayı, umutla yaşamayı getirir. Bana uçmayı getirir sözlerin. Gökyüzünde uzak diyarlara kanatlanmayı. Bana geceyi getirir ellerin. Siyaha olan aşkı, sevgiyi getirir. Bana aydınlığı getirir ellerin. Senin için ve seninle yaşamayı. Tahir Günaydın

Kadın ya da adam ol

Kadın ya da adam ol. Seni sevene kırıcı olma. Kadın ya da adam ol. Seni sevene hayatı zindan etme. Kadın ya da adam ol. Seni seveni çaresiz bırakma. Kadın ya da adam ol. Seni seveni harap etme. Kadın ya da adam ol. Seni sevenin yüreğinden gitme. Kadın ya da adam ol. Seni sevenin elini bırakma. Kadın ya da adam ol. Seni seveni sessizliğe itme. Kadın ya da adam ol. Seni seveni yokluğunla sınama. Kadın ya da adam ol. Seni seveni yanıltma. Kadın ya da adam ol. Seni sevenin gözyaşlarına sebep olma. Kadın ya da adam ol. Seni sevenin sevgisini hor görme...

Ben

Ben HAYAT'ı Bazen; bir çiçeğin pembesinde görürüm. Bazen; bir çocuğun gözlerinde. Bazen; bir ağacın gölgesinde. Bazen; bir yağmur birikintisinde. Bazen; bir evin penceresinde. Bazen; bir sokak lambasında. Bazen; bir sahil kenarında. Bazen; bir kuşun kanadında. Bazen; bir bardak çayda. Bazen; bir sevdada. Bazen; bir yanlışta. Bazen; bir seste. Bazen; bir şiirde. Bazen; bir şarkıda... Hayat işte ! Ya yaşarsın, ya kaçırırsın... Ya görürsün, ya göz yumarsın... Ya seversin, ya ölürsün. Ya yanarsın, ya kanayan yara. Ya yarımsın, ya tamamlarsın... Sonunu bile bile, Sonsuzluk istersin...

Bazen

Bazen; YENİLİRSİN! Yıllara, yollara, insanlara. Bazen; KIRILIRSIN! Vefasızlara, halden anlamayanlara. Bazen; YORULURSUN! Bazen; DAYANIRSIN! Bazen; KAHREDERSİN! Bazen; TÜKENİRSİN! Bazen; KANATLANIRSIN! Bazen; DÜŞERSİN! Bazen; YANARSIN! Bazen; YAKARSIN! Bazen; UMUTLANIRSIN! Bazen; UNUTMALISIN! Bazen; Umut OLURSUN! Bazen; GÜÇLENİRSİN! Bazen; ÖLÜRSÜN! Bazen; YAŞARSIN! Bazen; Gözyaşı OLURSUN! Bazen; Ağlayan OLURSUN! Bazen; Gülen OLURSUN! Bazen; GİDEN OLURSUN! Belki de en çok  KALAN OLURSUN!... Bazen; en değerli OLURSUN! Bazen; en değersiz kimine göre!? Sonra sayarsın gelmişine, geçmişine... O zaman da İSYANKÂR OLURSUN... YA DA VAZGEÇEN...

Hüzün

"Ömrü" cahildi. Yaralandı. Yoldaş oldu. Hayatı bilmeden daha. Bahardan göçtü kışa... Olmadı! Kazanmayı beklerken. O, Kaybetti! Gitti! Bitti! Direndi! Sıra sıra dağ oldu. Karlar yağdı yüreğe, Yaz günü! Kuş misali uçtu gitti. Avuçlarından… Ağlamadı! Üzülmedi! Belki dedi. Sadece ??? Vazgeçti...

Bazı kadınlar vardır

***Bazı kadınlar vardır! Hayatı geç öğrenen, Bazı kadınlar vardır! Hayatı elinden alınan. Bazı kadınlar vardır! Hayata al buradan devam et denilen. Bazı kadınlar vardır! Sevdiği kadar, sevildiğini zanneden. Bazı kadınlar vardır! Yüreği yerinden sökülen. Bazı kadınlar vardır! Evladına ana olan, dağ olan. Bazı kadınlar vardır! Sevdalısına yâr olan. Bazı kadınlar vardır! Şairlere şiir yazdıran. Bazı kadınlar vardır! Kağıdı, kalemi konuşturan. Bazı kadınlar vardır! Cümleleri dilinde kalan. Bazı kadınlar vardır! Gücünü kendinde bulan. Bazı kadınlar vardır! Gözü yollarda kalan. Bazı kadınlar vardır! Yıllara, Gelmişine, Geçmişine meydan okuyan. Bazı kadınlar vardır! Sessizliğini bozamayan. Bazı kadınlar vardır! Çıt kırıldım olmayan. Bazı kadınlar vardır! Onları anlatmaya kelime bulunamayan. Bazı kadınlar vardır! Merhameti, vicdanı pusulası olan. Bazı kadınlar vardır! Yaşamaya değer olan... Bazı kadınlar vardır! Umudunu çaldırmayan. Bazı kadınlar vardır!

Bir çay hikâyesi

Çay sevenlere... Çok seviyoruz ya! Birinci bardağı içtik mi başlıyordu çayın hikâyesi. Yalnız içiyorsan, her yudumda yarenin olur. Şekerli içiyorsan, ağzının tadı olur. Demli içiyorsan, gamlısındır kederin olur. Açık içiyorsan, o senin en iyi halindir. Hani deriz ya "geleydin bir çay içimi, sen çay dökerdin ben içimi." Bazen soğuyan bir bardak çaydadır ömrümüz. Çay ile içilen bir ilaç gibidir hüzün. Aç, tok farketmez, içersin. Demlikte demlenir bardakta can olur, sevda olur. Çay, yağmurlu havayı sever. Aşıksan "çay" demlettirir. Karşılıklı içilirse anılarda ömürlük olur. Çay varsa henüz her şey bitmiş demek değildir. Sevdalıya, sevgiliye, manzaraya karşı içilen çay nasihattır. Çay ne zaman soğur. Tabi ki de! Bekledikçe... Ve, Basit yaşamak vardı hayatı. Soğutmadan, bekletmeden, karşılıklı... Herkese benden bir çay. Çay bulaşıcıdır...

Mavi

Yazıyorum... Tükenmez denen kalem tükeniyor. İşin tuhafı bu ya. Kendimi yazarken değil. Seni yazarken. O kadar çok anlatmışım ki. Mavi kalem, tükendi. Baktım cümlelerim bitmemiş. Bu sefer de! Aldım kara kalemi. Olmazsa olmazım demli çayım. Bir değil iki bardak... Kedi her zamanki yerinde. Dışarıda yağan yağmur, Ve, İçime bir hüzün çöktü. Kalemi tutan benim. Yazan ben. Yazdıran sen. Sonra ne mi oldu? Kalemin ucu kırıldı. (Düşününce hayat gibi, Yaşıyorsun, Tükeniyorsun, Kırılıyorsun. Ömür bitiyor...) Kalem yenilendi açtıkça. Bir anda kâğıda koyu yazdığım yazılar. İncecik oldu. Maviyle yazdığım sen, Siyaha bürünen ben... O günden sonra Seni hep "mavi" yazdım tükenmeyen kalemle, Kendime de bir silgi aldım. Belki lâzım olur diye...

Olur

Yazarsın! YAZI olur. Konuşursun! SÖZ olur. Anlatırsın! HİKÂYE olur. Yaşarsın! HAYAT olur. Dinlersin! NASİHAT olur. Çekersin! İMTİHAN olur. Beklersin! ZAMAN olur. Unutursun! MASAL olur. Dayanırsın! OMUZ olur. Yanarsın! KOR olur. Gidersin! İZ olur. Gülersin! TEBESSÜM olur. Ağlarsın! GÖZYAŞI olur. Seversin?....... Kavuşmak! ZOR olur. Adı kara sevda olur....

Sen gidersen.

Sen gidersen, Ben tek kalırım... Sen gidersen, Ben yarımım. Sen gidersen, Ben yaşayamam ölürüm. Sen gidersen, Ben bilinmeze yürürüm. Sen gidersen, Ben gülemem. Sen gidersen, Ben zamana yenilirim. Sen gidersen, Ben yokluğuna alışırım. Sen gidersen, Ben yüreğimden vurulurum. Sen gidersen, Ben yok olurum....

Ben seviyorsam eğer...

Ben seviyorsam eğer... Kalbinde taht kurarım. Ben seviyorsam eğer... Gözlerinin derinliklerinde süzülürüm. Ben seviyorsam eğer... Tufanlar koparırım içinde. Ben seviyorsam eğer... Kurumuş dalda çiçek açarım. Ben seviyorsam eğer... Düşerim gurbetin yollarına. Ben seviyorsam eğer... En çok sana gelirim, hasreti bilirim. Ben seviyorsam eğer... Dört mevsim yetmez, beşinci olurum. Ben seviyorsam eğer... Yürüdüğüm yol, gittiğin sahil olurum. Ben seviyorsam eğer... Balıkçı teknesinden gülümseyen olurum. Ben seviyorsam eğer... Diğer yarın, solun olurum...

VAZGEÇTİM

Bağıra bağıra susarak vazgeçtim. Kaybetmedim ben, Kahretmedim de. Görmezden gelmedim. Vefaysa fazlasıyla bekledim. Cefaysa sonuna kadar. Yorulup ölene kadar. Çekecektim de! Ama; Ben sadece VAZGEÇTİM. Veda etmeden. Öylece sessiz sessiz. Usulca... Ağlamıyorum ben. Gözlerim mi? Yok yok! onlar hep buğulu... Gidene de ağlar, gelene de!

Kaç defa?

Bu hayata bir defa gelirsin. Peki ! Kaç dafa ölürsün? Kaç defa yenilirsin? Kaç defa yenilenirsin? Kaç defa hesapta olanı değil, Nasibinde olanı yaşarsın? Kaç defa dertlenirsin? Kaç defa yalnızlığına duvar olursun? Kaç defa unutursun? Kaç defa dayanırsın? Kaç defa gidersin? Kaç defa bedel ödersin? Kaç defa düşersin? Kaç defa inatla güçlenirsin? Kaç defa uçurumlara bir adımsın? Kaç defa yarına umutlanırsın? Kaç defa duymazlardasın? Kaç defa acılanırsın? Kaç defa küllerinden doğarsın? Kaç defa gökyüzünün mavisine bulut olursun? Kaç defa yağarsın? Kaç defa yolcu olursun? Kaç defa el? Kaç defa rüzgâr? Kaç defa!!!?

Hayat

Güneş bir başka doğar. Sen hüzünlüysen. Ya da sana öyle gelir. Yüreğin buz tutar. Yaz sıcağında. Eğer, kederliysen... Belki de! Yalnız yaşarsın baharları. Islanmayı sevdiğin yağmura. Şemsiye açarsın. Çamura, papuç bırakırsın. Yalınayak kalırsın. Bazen içli bir şarkı mırıldanırsın. İçten içe. Bazen dünlere gidersin. Bazen yarım kalan hikâyenin, Kahramanı olursun. Masal gibi bir hayatın. Yüreğine işlendiği kadarsın. Dertlerin! Bazen; saçlarına taç oldu. Bazen; kulağına küpe. Bazen; bin nasihat. Bazen; tecrübe. Bazen; ömrüne vurduğun hasret. Bazen; tövbekâr. Bazen; yanan. Bazen; yalan. Bazen; can veren. Gerçek olansa Asla! Yorgunluğuna aldırmadan. Bazen; göz yuman. Bazen; tozu dumana katan. Bazen; gidene yol veren. Her zaman da, UMUT'la!!! Saksılara çiçek eken. Beklemeyi bilen. Bilir ki... Çiçek açacak, yeşerecek... Emekle, sevgiyle... Bazen; okuyan olursun. Bazen; yazan... Yolcusu olduğun hayat. Sevilsen de bitecek. Sevilmesen de... İyi

KESİK BULUTLAR*

Resim
Bir dolunay ile kalkıyor kaşlarım Kesik bulutlara yağmur bıraktım. Sesini özlediğim her akşam Balkonda hüzün yaktım. Duaya âmin, diyor bütün sessizlik, Gözlerime sinmiş resmin Duruşunu çok saydım kalbimde Bir vakit sonra uyandı kirpiklerim Bir şehir ötede gördüm resmini Kaşlarımın üstündeki dolunayda resmin… Veyahut bitişinde eksik yazılmış künyen Kirpiklerime göz atsaydı diyorum, Gözlerime bakardın, varsayıyorum. Anlamazdın ağladığımı, Küserdin kesik bulutlara Islak diye saçlarım, koklardın belki... Gece fazla sessiz olunca Rüzgâra kulak verdim. Üşümüş olmalısın, Sen soğuk bakardın çünkü. Ahh, diyorum yine Buz gibi balkon demirleri, Karanlık kocaman olurken, gülüşün Olsaydı sokağın diğer yakasında İşte o zaman değerdi Ay ışığında ıslanmaya... Kesik bulutlar yarım bıraktı bu gece Gözlerinden ıslandı yüzlerim, Belki sen görürsün, diye Çıkardım sokağa... Sessizliği özlüyor, kalabalıklar… Oysa nasıl yoruldum, Sensiz ıslanmaktan, Nasıl yoruldum bir bilsen!

YOKLUĞUN HARESE

Resim
ağzımda uzun zamandır tuzlu buruk acımtrak tad var gittiğinden beri yokluğun harese tadında sonu ölüm bilirim bilirim bilmesine vazgeçemem devenin çöldeki dikeni yemesi ölüm bilir doymaz kana kendi kendini bitirir harese buradan gelir gittiğinden beri harese gibiyim bir sen var içimde kemirip duruyor her an bilirim vazgeçemem ki harese senden Sibel Karagöz

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK