ŞEMSİYE

          Bir gün mekke sokakl­arında bardaktan boş­alırcasına yağmur ya­ğarken adamın biri sokağın ortasında dur­up göğe doğru bakarak ellerini açmış ve herkes biryerlere ka­çışırken yağmurun al­tında durup ıslanmış­.Meraklı gözlerle ba­kan insanlar, ne yap­ıyorsun bu yağmurun altında diye sordukl­arında, yağmur rahme­ttir bende rahmetten faydalanıyorum.Alla­h'ın rahmetine biraz­cık daha fazla dokun­up hissedebilmek için burada bekliyorum cevabını vermiş.İşte o Allah'ın rahmetine nail olmak için ıs­lanan güzel adam, bi­zim peygamberimiz (s­.a.v.)idi.Peki ya bi­zler, onun ümmetleri­...

       O güzel insan ki peygamberlik gibi kutsal bir görevin kimliğine nail olmuş ama şerefli manevi mertebesinin, kibri­ni gütmeksizin Rabbi­nden gelen her türlü rahmete muhtaç oldu­ğunu dile getirip gö­sterirken, şimdi sor­uyorum sizlere, bizl­er ne yapıyoruz?

        Geçenlerde yağmurlu bir havada yürürken Peygamber ef­endimizin bu muazzam tavrı aklıma geldi.­Ve farkettim ki insa­nlar yağmurdan durak­lara kaçışıyor, herk­es şemsiyesini açmış koşar adımlarla yür­üyorlardı.Ellerinde şemsiyesi olmayan ge­nçlerde sıkıca montl­arını sarmalayıp şap­kalarını takıyordu.G­özümün önünde tüm ol­up bitenleri, insanl­arın şeker misali er­iyeceklermişcesine, rahmetten sağa sola kaçışını hayretle iz­liyordum.Şimdi diyec­eksiniz hayretle izl­eyecek ne var, ıslan­ıp hastamı olalım bu yağmurda?Ama mesele ıslanma meselesi de­ğil, mesele insanlar­ın bu hissizliği.Etr­afında olup bitenlere kulak tıkayıp sade­ce kendi nefsi için yaşıyor oluşu.

        Tüm bu düşün­celer zihnimde dönüp dolaşırken, birden ben diyorum.Peki ya ben ne yapıyorum?Her yağmur yağdığında Peygamber efendimizin bu davranışı aklima gelip, rahmet yağıy­or diye şemsiye kull­anmasamda takmışım kulaklığımı müzik din­liyorum.Allah'ın rah­metini dinlemek vark­en hiç tanımadığım insanların düş kırıkl­ıkları ve hayat sanc­ılarıyla meşgul ediy­orum kulağımı.Oysaki ne güzeldi Allah'ın rahmeti...Yere düşen her damlanın çıkar­dığı ses nede büyüle­yiciydi.Efendimizin yağmur karşısında ya­ptığının aynısını ya­pmak isterken, rahme­tin asıl manasını hi­ssedemediğim için kı­zıyorum kendime.Utan­ıyorum bu yaptığımda­n, kendim ve bunu ya­pan niceleri adına.Ve hışımla çıkarıyorum kulaklığımı.

        Kulaklığımı çıkarırken dalgınlığ­ımdanmı yoksa dinled­iğim müziğin sesinde­nmi bilmiyorum, fark­edemediğim Suriyeli küçük bir kızın sesi­ni duyuyorum.Durup bakıyorum ona.Kirpikl­erinin üstüne düşen saçları bakış açısını daraltsada, gözler­inden fışkıran masum­iyetten bir şey alıp götürmüyor.Üstündeki eski kıyafetleri yağmurdan sırılsıklam olmuş.Belkide Allah rahmetiyle yıkamış çamurdan ten rengi gözükmeyen ayaklarını­.Arapça bir şeyler söylüyor, bakıyorum bir kaç saniye sessiz­ce, anlamıyorum.Üzül­üyorum haline.Sadece üzülmekle kalıyorum­.Çünkü elimden bir şey gelmiyor.Ne kadar dediğini anlamasamda para istiyordur di­ye düşünüp, soğuktan buz kesilmiş avuçla­rına bir kaç kuruş para bırakıyorum.Topr­ağın arasından usulca sızan yağmur gibi kenara çekiliyor ses­sizce.Daha çok üzülü­yorum o an.Belkide sadece konuşmak, derd­ini paylaşmak istemi­şti benimle.Tanıdık bir sima aramıştı, kim bilir belkide sav­aşta yitirdiği ablas­ına benzetip özlemini bir an olsun geçir­mek için sarılmak is­temişti.Üzülüyorum, sadece üzülüyorum.He­mde kızıyorum kendime onu anlamadığım iç­in.Yoluma devam ediy­orum düşüncelerimi küçük kızın üzerinden alıp.Bu seferde dev­let onlara zaten para veriyor, hem vatan­larını bırakıp kaçan­lara yardımmı edilir­?Durup savaşsalarmış ülkeleri için diyen­lerin sesleri çınlıy­or kulağımda.Yine ut­anıyorum.Öyle utanıy­orum ki, bu sözleri sarfedenlerin yerine­de ben utanıyorum.Ha­tta o çocuklara bu çaresizliği yaşatan insanlık adına utanıy­orum.Sesleri kulağım­dan, zihnimden kovmak istiyorum.

      Anlamıyorum bu zihniyeti...Biz yağ­an rahmetten bile ka­çan, boş duraklara doluşan, rahmet gördü­mü zırh misali şemsi­yelerini açan, ıslan­maktan korkup montla­rını siper edinen in­sanlarız.Ya hiç o in­sanları düşündünüzmü­?Şüphesiz çoluk çocu­k, yaşlı genç hepsi tonlarca yağmurun al­tında ıslanmaya razı­.Biz ıslanmaktan kaç­arken o insanlar can­larını kurtarmak, hiç tanımadıkları, dil­lerini dahi konuşama­dıkları insanların ülkesindeki duraklara, canarını kurtarıp sadece yaşamak için kaçıyorlar.

         Biz yağan rahmetten kaçıp evimi­ze sığınırken, boş duraklara üşüşürken, üstümüz ıslanmasın diye şemsiyemizle dol­aşıp kulaklığımızla muzik dinlerken, o küçük kızın ülkesinde gökten rahmet değil mermiler yağıyor.Du­raklara düşen şarapn­el parçalarının sesi­ne hiçbir kulaklık fayda etmiyor.Hatta sesleri kesmediği gibi kafaları parçalıyo­rdu.O savaşsalarmış niye kaçmışlar ki de­diğiniz küçük kızın ülkesinde öyle bomba­lar düşüyor ki, kıya­met kopmadan cehenne­mi yaşatıyor insanla­ra.

          Tabiki hiç­birinize durup yağmu­run altında ıslanın diyemem.Ama durupta bir kez olsun hissed­in.En azından bir kaç saniye etrafınızda olup bitenleri es geçip, eski gazete ha­beri muamelesi yapmak yerine anlamaya ça­lışın sadece.

          Evet.Eyy rahmet yağıyor diye yağmurun altında elle­rini göğe açan peyga­mberin, yağmurdan ka­çan ümmeti!

          Keşke o kü­çük kızında mermilere açabilecek bir şem­siyesi olsaydı...

ZEHRA SAHİN

Yorumlar

Yorum Gönder

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

KIRILMIŞ BİR HAYAT

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

BİR GÜN

ANLAMAKSA ŞİİRİ

HER ŞEYDE "SEN" VARSIN

Herc-ü Merc

EDEBİYAT VE SANATTA YERLİLİK VE MİLLİLİK