BEN GİDERKEN
Ben gitmeye mecbur bırakıldığımda boyu büyük
ruhu çocuk bir kızdım. Otobüsün camlarından dışarı baktığımda ağaçların
dallarında kuş yuvaları vardı. O ıssız yolun kenarında kuş yuvaları vardı ve
ben o zaman anladım, bunca ıssızlığa rağmen kuşların ne kadar şanslı olduğunu…
Ben giderken sırtımdaki çantanın ağırlığından mı yoksa kalbimdeki yükün
ağırlığından mı ezildiğimi anlayamamıştım. Büyümek, çocuk ruhlara acı
veriyordu. Ben gittiğimde kaldığım odaların tavanında yalnızlığımı izledim.
Yıllardır sustuklarım, ilk platonik aşkım ve ona itiraf edemeyişim, “seviyorum”
demenin ayıp sayıldığı günler benim yalnızlığıma eşlik etti. Yalnızlığım,
yalnız kalmadı bundan sonra. Zaman geçti geçmesine, ben ne zaman büyüdüm
anlayamadım. Giderken küçücüktüm oysa. Döndüğümde ise iki farklı insan vardı ve
ben hangisini seveceğimi anlayamadım.
Ben giderken çok sert bir rüzgâr esti. Öyle
bir esti ki beni oradan oraya savurdu. Sert bir şekilde yere çarptım, ayaklarım,
ellerim, kollarım yara bere içinde kaldı. Benden başkasının göremeyeceği bu
yaraları gözyaşlarımla temizledim. Gittiğin için seni suçlayanlar senin kalman
için hiçbir şey yapmayanlardı aslında. İnsanların samimiyetsiz gülüşleri ve
çıkarcı ilişkileri arasında yalnız kaldım, bunu bir erdemlilik bildim. Sahte
sevgilerin arasında yaşamaktansa onurlu bir yalnızlığı tercih etmeliydi insan.
Ben giderken demiştim, aslında her insanın
böyle gerçek ya da içsel yolculuğu vardı. Birinin yanında olmakla aslında onun
yanında olamazsın. İki kişi arasında bir değer ve sevgi kalmamışsa insanoğlunun
yolculuğu başlar. Bir arayış içinde olan insan kimi zaman kendini, sevgiyi ya
da mutluluğu arar.
Ben giderken dedim, gittim, yandım,
küllerimden tekrar doğdum. Bir Zümrüdüanka kuşu oldum. Ben giderken hiçbir şey
gittiğim gibi kalmadı. “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” demişti
Heraklit. Her şey değişti gittiğimde değişimden başka. Çiçekler soldu önce
yerine başka çiçekler açtı başka renklerde. İnsanlar değişti sonra… Beyazı
seven siyahı sevmeye başladı. Ben gittiğimde masmavi bir rüzgâr esiyordu,
döndüğümde hayal kırıklığından oluşan bir rüzgâr bütün camı çerçeveyi indirmeye
başladı. Hiçbir şey düşündüğün gibi olmaz bazen. Hayata karşı yaptığın tüm
planlar suya düşer. Planlar sudan çıkmaya çalışsa, hayal kırıklığı bu sefer
onun bileklerini kesmeye çalışacak.
Ben giderken masmavi bir rüzgâr vardı, çiçek
kokularıyla, “hayal” taşırdı. Ben döndüğümde dünya çok kötü bir yer olmuştu,
bunu fark ettim. Dünya hep kötüydü aslında sadece mavi rüzgâr bunu görmemi
engellemişti, her şeye rağmen bu dünyada iyi bir ad bırakabilmek için…
Yorumlar
Yorum Gönder