Kayıtlar

BAŞLIKSIZ

Bir Ahmet Kaya türküsü gramafonda 70'lik hüzün notaları dolduralım kadehlere Kader kalemi aldım elime Sildim tüm gençliğimi Feda ettim benliğimi Belki bir şiir olur dünyanın hafızasında  Ne zaman senin yelin esse satırlarda Göz yaşım reşit değilken meydan okur okyanuslara Oysa sen Nuh'un gemisi Bense Yunus'un karnında yaşayan balık Halime acır Hâlık Ve hecelerim güneşi görsün diye Bedeni gecenin mezarlığında  İdam ettim saçından aldım yağlı urganla Hadi gel semtime Bu diyarlar özgürlükle tanışsın İnsanların aklına adalet cemresi düşsün Mavi gözlü Sarı yeleli  Bir bozkurt doğup Gönül ülkemi savaştan kurtarsın.

TOPRAK

İnsan topraktan bir parçadır. Toprakla hemhal olmak özü ile biraz da olsa yoğrulmaktır. Bağ, bahçe işlerinden ziyade, saklı kalmış huzurdur. Ne kadar ayağımız bu gün toprağa basmaz ise de ararız aslında onu... Sonunda onunla yine ilk olduğu gibi bir olmak ve ona karışmaktır... Bir parça toprak için can vermişler. Toprağa vatan demişler. Yaşamak için huzur diye bilmişler. Bu yüzdendir herhalde "toprağı bol olsun" derler. HASAN AKBAL

STABLES'İN ROMANI

Resim
                   Yaptıklarımın sebebi nefret değil, eğer nefret olsaydı bir iz bırakırdım. Para kazanmak için öldürüyordum ve hiç bir cinayetimde delil bırakmamıştım. Ama bu sefer başkaydı. İlk defa bu kadar tuhaf bir iş gelmişti. Bir yazar, romanı için cinayet işlememi istiyordu. Ama hemen öldürmemi değil, bir yıl boyunca onunla arkadaş olmamı, en yakınına sokulmamı istiyordu. İlk başta bana tuhaf gelmişti, kendimi açık etmekten korkmuş, kabul etmemiştim. Tam masadan kalkıyordum ki, tekrar masaya oturmamı sağlayan cümleyi kurdu: -Bir milyon papel...      Bu şimdiye kadar biriktirebildiğim paranın iki katıydı. Artık kafama yatmayan her şey ortadan kalkmıştı. Sonra ayrıntıları konuşmaya başladık. Bende arada karşımdaki adamı araştırma fırsatı bulmuştum. Bir çok kitabı vardı bir çok ödül almıştı. O güne kadar yazdığı yayınladığı bütün kitaplara ulaştım. Hepsini okudum hızlı hızlı. Aralarda dikkat etmem gere...

GİTMEK

Resim
bilmediğim bir şey bazen eski bir fotoğraf çağırıyor gel hadi durma o koltuğa tam da yanıbaşına etimle dişimle konuşlanıyorum bakıyorum orada ki ben ben değil Üzüntüsü bağıran elini ayağını sığdıramayan kadın git diyorsun sen eski sen değilsin git bilmiyorum ki nasıl gidilir bir adım geri çekiliyorum ne gidebiliyorum ne kalabiliyorum biliyorum sarı fotoğraflar da bile yerim yok dalıyorum git ne demek git de kalıyorum Sibel Karagöz

YABAN'CI YALNIZLIĞIM

Resim
sonunda yalnızdım perdelerinden kaldırdım üşümüş yalnızlığıma dokundum içim üşüdü ellerimden döküldü üşüyen çoçukluğum seneleri metrajı bozuk projektörden akıtırken tek tek izledim hangi kırık hangi acı hangi kör bıçak yalnızlığın dehlizlerinden ebeledi bulamadım seçemedim hepsi bir ölüm hepsi bir intihar yalnızlığım sokakları dolanmaya başladı ben peşinden süründüm yanından geçtim tanımadı görmedi duymadı yalnızlığım ve ben tanış bile olamadık yaralarımdan öpemedik karanlık bir sokağın titreyen lambasında mazgallara el verdi suya kanat uçup gitti yalnızlığım bile terketti ben şimdi içime bile yabanım SİBEL KARAGÖZ

BİR ELVEDA GEREKİR UZAKTAN

Bir kavgadan arda kalan sönük duygularımız. Eceli daha belli olmayan ikinci yanılmış hallerimiz. Nasıl bilirsiniz, cevap yok. Kırıldık bir kere uzaktan dokunamamak adına kırdık da... Gelen bütün iyi şeyleri tükettik. Hani o kıskanç ve çok sevme hallerimiz var ya hani çok seviyordum ama görüşemiyorduk, ayrıldık dediğimiz en ve enlerimizi hala aramıyorsak o kadar da çok sevmemişiz demektir. Güven kayıplarımızı kıra kıra yarına gittiğimiz seher vakti. Uyan diyarından ona yan olan bir sürü endişeler güneşi doğuyor. İnsanı yok eden teknolojik gelişmeleri tekmelemeden virüs hem de korona virüsünden iyice tekme tokat yiyoruz. Bedeli ağır oluyor. Duymuyoruz da gidenleri... Belli bir tarih olmayacak bu zamanı hat...

Mabette Ölüm

Resim
Ben hastalansam Fazla bekletmez vuslatı Bir kuş gibi uçar Ruhum bedenimden Yalnızda gökyüzünde mehtabı Görür gibi son bir ışık görürsünüz Gözlerimde Üşüyen bedenimin soğukluğu vardır Bazılarınızın bakışlarında Kiminiz yaşlı gözlerinizle Bir damla yaş düşürürsünüz bembeyaz kefenime Fecre doğru yaş bir toprağa gömersiniz beni ahşap bir tahtadan indirip Geçen yolumda yalnızca bir kaç dostum ağlar Yanlızca varoldugum bir avuç toprak anlar Ve bedenimle karnını doyuran karıncalar Onlar bile vakti gelir ayrılırlar Yalnizligimla geldiğim yapayalnız dünyamdan...

HAYAT GÜZELDİR

Hayat güzeldir! Neden güzel olmasın ki? Her yeni yılın ilk gecesi başta sosyete erbabı sonra devlet büyükleri ve sayın patronların bütün dilekleri bu yönde. Yeni yıldan sağlık mutluluk diliyoruz diyorlar ya. Dünyanın her yerini sıcak evimiz gibi sanan insanlarız. Belki de bu yüzden yeni yıldan sağlık mutluluk ve dünya barışı diliyoruz deriz. Samimi değiliz konuşurken yeni yılların bizi kulak ardı etmesi hep bu yüzden. Belki de ben yanılıyorum. Bütün yeni yıllar huzur getiriyor insanlığa. Ya da insanlık denen kimlik dünyanın bazı kesimlerine ait bir şey. Ve hayat sadece onlara güzel… Bütün bu temenniler etrafı duvarlarla çevrili bir adadan dışarıya çıkamıyor ne yazık ki. Oh! Ne iyi. Onlara her yıl her ay her gün güzel gerçi. Evet, hayat güzeldir. O şirin evininizin bacası her daim tütüyorsa... Ocağınızda her gün türlü türlü yemeklerin pişirilip yarısı çöpe atılıyorsa... Hafta sonları hep beraber gezmelere gidilip sosyal medyada arkadaşlarına cakası atılıyorsa... Herkesin hak...

LEB-DEĞMEZ (DUDAK DEĞMEZ)

Söyleyesin ey cân gardaş Zârı dinleyenler anlar Olgun insan erer aşka Yâri dinleyenler anlar İnsanda ilk hayâ gerek Ârı dinleyenler anlar Atlı kalsın yaya gerek Yeri dinleyenler anlar Nedir derdin nedir acı Yoktur canda cân ilacı Çalış çalış tüket cânı Kéri dinleyenler anlar Konuş derler dudaklara Çalış derler ayaklara Kan iniyor şakaklara Teri dinleyenler anlar Kusûrî aşkınan deli Ne söylerse kendi hali Kendine açılan eli Sırrı dinleyenler anlar

TÜKENEN AŞK

Binbir umut yığıldıysa üst üste Bir ömür bir nefes başak tükendi Katran karası döndüyse de süte Tadından yenmez kaymak tükendi Bahçemizdeki mor sümbüller soldu Gönül evine gam keder dert doldu Pir sevdim ağladım yaşım kan oldu Sevda pınarında kaynak tükendi Kimi zaman karaydı sevda bazı ak Şimdi kime kaldı sevgimizde hak Beden budandı dalım çırılçıplak Ardıç ağacında yaprak tükendi Bazı sessiz çığlığım var mı duyan Kaç kat giyinirsen giyin kalp üryan Kurban oldum İsmail yerine koyan Taşlar kayalar yaran bıçak tükendi Ömür bahçem hicran bağımda hazan Mukaddes yazımızı karlara yazan Bulunmaz mı 'ben' mezarını kazan Bedenleri çürüten toprak tükendi Seyri hoştur bakmışsan bir bakışta Zalim olursun yakmışsan bir bakışta Gönlüme yafta takmışsan bir bakışta Karalar içine gizlenmiş ak tükendi Hayır gelmez hayırsızın hayrından Günden umut yok hayrola yarından Sevdiğin gitmişse kalp diyarından Ölüme selam eden şakak tükendi Şimdi ecel durur anbean karş...

GARDAŞIM

"Bana neki"yi sanat edenin İmanı şüphede kalır gardaş Vatan için canından geçenin Bayrağı tepede kalır gardaş Savrum elinde harman olanın Millet uğrunda ferman olanın Darda kalana derman olanın Darısı küfede kalır gardaş Gece gündüz suale gidenin Sonuca bağlanmayan nedenin Yurda garptan taarruz edenin Leşi Edirnede kalır gardaş Vatana nifak fidanı dikerse Dost dostu kalpten kırar ise Besmelesiz bahçe bağ ekerse Bostanı terede kalır gardaş Yılmadan sen sana seni anlat Günahı kibri tevazuyla at Yâr elinde zehri bal diye tat Dost zehri şerbede kalır gardaş Bir umut vardır yine yarına Ak getir sen her kara yerine Hak batıl işte burun buruna Nâhakkın firede kalır gardaş Aldanma fanı dünya kârına Gark ol aşığın ah u zarına Yan tutuşursan dostluk nârına Kerem ol külede kalır gardaş

EMEK İSTER

Unutmak da emek ister Sevmek de... Ve beklemek de emek ister Gitmek de... Bildiğin ne varsa yakıp dönmen de... Yaşanılan ne varsa gömmen de Emek ister... Bildiğin ne varsa aşka dair Bütün illetler olsa da mahir Herşey emek ister... Susmak... Konuşmak... Yüzüne bakmak da emek ister Bakmamak da... Mesafeleri geçip sonu bulmak Sonunda bir de onu bulmak İşte bütün bunlar emek ister Hayal kurmak da emek ister Hayal kırıklığına uğratmak da Hoşçakal demen de emek ister Elveda diyip gitmen de... Seviyorsan herşey emek ister Seviyor musun diye sormak da Emek ister... Soramamak da... Yanına yaklaşmak Zamanı gelirse eğer Kucaklaşmak da emek ister Düşünecek gün üç idi beş olur Duy ki seven başa neler gelir Sultanın giderse adı kalır Mihman olmak da emek ister Mihmandar olmak da... Açarsa solar her çiçek Kaderim ne gün gülecek Aşk yalan sevgi gerçek Sevdan olmam da emek ister Sevdam olman da emek ister Ve... Unutmak da emek ister Sevmek de... Ve beklemek ...

10. AY SUALİ

Gene tehir etme beni eski uzlete Bu dert senden kaldı sevdiğim On ay önce düştüm de ardına Canın sağolsun oda öldü sevdiğim Zamansız bir anda gördüm Aldım kıblemi sana döndüm Kalbimi yarısına seni gömdüm Kan revan beni buldu sevdiğim Kalpden verilen selamla tanışınca Yollarımız birbirimize kavuşunca Eller fesatlık kılıcını kuşanınca Olan sana bana oldu sevdiğim Kestim ekmeğimi içmedim suyum On ay dedin seversen ben buyum Değişmez sandım değişti huyum Yeni baştan bi adam geldi sevdiğim Nasip dedik selam verdik turnaya Döndük birbirimizde asıl manaya Dertten ağlayan garip anam yaa Saçlarını yoldu da yoldu sevdiğim Katmadım saf sevgime bi hile Parmak ısırttım Kerem'e bile Sığamadım kasabaya köye ile Aşkın beni çöllere saldı sevdiğim Sökemedim gönülde perdemi Şaşırdım billahi yolu yordamı Alam kadanı bana kızma emi Kahırdan içim doldu sevdiğim Seven sevdiğinden üzülmezmiş hani Sevdiğini söylemek çok mu zor yani "Seni seviyorum" desen kim ...

ÖLMEMİZ LAZIM

Öz yurdumuzda sürgünüz sürgün Gelmemiz lazım, gelemiyoruz Derman aramak için beden yorgun Bulmamız lazım, bulamıyoruz Vatan 90 yıldır ağlar yana yana Bitsin bu acılar diyen yok sana Sahtekar müttefik kalleş zamana Gülmemiz lazım, gülemiyoruz Çalış derler ayaklara ellere Konuş derler dudaklara dillere 53 yıldır AB kapısında yollara Kalkmamız lazım, kalkamıyoruz Müslüman kanı akıyor her yerde Gözlerimiz kör indirilmiş perde İslâmı kin boğuyor adalet nerde Bilmemiz lazim, bilemiyoruz... Bunca dil yanar kalp yanar İmansız isek sonumuz nar Musul Kerkük hep kan ağlar Silmemiz lazım, silemiyoruz İslam haktır, gerek her sere Bazen göklere, bazen yerlere Hakkı yeşil sancakla her yere Salmamız lazım, salamıyoruz Parça parça ayırdılar böldüler Cebimizi soydular sömürdüler Yaşama hakkımızı elden aldılar Ölmemiz lazım, ölemiyoruz... Ölmemiz lazım, ölemiyoruz...

HASBİHAL

Düşünceliyim bre dostlar Ak mıdır davamızın mayası Üst üste yığın yığın sorular Yok mudur karanlığın boyası Sardı anlamsız bir merak Gökler yakın toprak ırak Çaputa dediler ki bayrak Tutsak mıdır aslının foyası Millet çıra oldu yanmak için Benzin döker oda sönmek için Bin araç gösterdiler binmek için Tek midir bu yolların yayası Kırk çatık bakış bir çift kaşında Korkunç gülüş otuz iki dişinde Bağlı çaput bezler poşu başında İpek midir bütün bunların oyası Arsız oğlanlar, fırtık kızlar Ayarı kaçık akortsuz sazlar Hor gören bütün madrabazlar Çıplak mıdır gönüllerin hayâsı Toprak altı deniz üstü gemiciğin Dev saklanır ardında tepeciğin Aylar önce asker Mehmetçiğin Çatlak mıdır ellerinin ayası

MİHMANIM 2

Sevda illeti geldi garip başa Gitmedi gitmiyor mihmanım Bitsin dedim; çaldım taşa Bitmedi bitmiyor mihmanım Pişmiş aşlara su kata kata Elimle atamam asla ve kat'a Verdim eskici bir nalbanta Satmadı satmıyor mihmanım Bir yokuşta bin avdetlerim Hak salih eyleye niyetlerim Şahlanan bin bir dertlerim Yitmedi yitmiyor mihmanım Dola beni zülfünün sarısına Yaşlar sürdüm kalp yarısına Ballar kovanlar beni arısına Katmadı katmıyor mihmanım Aşk deryasına dalıp girdikçe Dost gülü gümrah derdikçe Batsın bu düzenim dedikçe Batmadı batmıyor mihmanım Kusuri der bahtım bu neylerim Nazlı yar sanma gönül eylerim Kalanını ol mahşer de söylerim Örtmedi örtmüyor mihmanım

MİHMANIM

Aşk sevda diye naralar atıp Devleti sende buldum mihmanım Kalp yurdumda zilleti satıp Milleti sende buldum mihmanım Gönül diyarı kıblemiz oldu Kir-pas giren tertemiz oldu Servetimiz de sevgimiz oldu Ümmeti sende buldum mihmanım Kaşların yayım der yürek vurur Gün ay, yıl bizden uzakta durur Şirin diye karşısında seni bulur Ferhatı sende buldum mihmanım Nereye baktık ise hoş baktık Bir kez düştük bin kez kalktık Sarıldık duaya dünyayı bıraktık Ahreti sende buldum mihmanım Dillere destan olduk şarkta Ağyar kalmadı ev ile barkta Sokakta yolda caddede parkta İffeti sende buldum mihmanım Düşmanları zehirli yılan ettik biz Eski günlerimizi yalan ettik biz Sahte sevdaları talan ettik biz Hürmeti sende buldum mihmanım Hayalimiz iki bedende tek Aşiyan Niyazım odur saadetli bir hanüman Bu, şu ne demiş ki... duyma aman Vahtedi sende buldum mihmanım Şartlanmadım en cani arzu için Koymadım tek bir mani arzu için Değil ki üç günlük nefsani arzu için Cenneti sen...

ECHEL

Birinin elinde kalem birinin kılıcı var Kabri ma'ruf kimine geniş kimine dar Bilgi niğmetini kullanmazsa o vakit Akılsız merkep özünü doru at sayar

BENİ TERKETME

Ömrü billah konuşma amma Sus da öldür beni... terketme Koca bir kaya gibi bağrına Bas da öldür beni... terketme Aşkının hoyrat başlı seli gibi Garip mızrabın hüzün teli gibi Ilgıt ılgıt esen seher yeli gibi Es de öldür beni... terketme İster sürükle dağın yamaçlarına Engin tepelerin yüksek burçlarına Perçem perçem kumral şaçlarına As da öldür beni... terketme Beklerim vuslatım oluncaya dek Nasibim diye seni alıncaya dek Gidip boynu bükük kalıncaya dek Küs de öldür beni... terketme

TEŞEKÜRLER...

Yazılarımızı sosyal mecralarda paylaşarak göstereceğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederiz...

KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

İMZALI YAZILARDAKİ GÖRÜŞLER YAZARLARINA AİTTİR...

YAZARLARDAN OKU...

Daha fazla göster

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

BİZİ TAKİP EDİN...

ÇOK OKUNANLAR

YAŞLI ANADAN BEŞ OĞLUNA MEKTUP

KIRILMIŞ BİR HAYAT

SEN VE BEN

ASIM'IN NESLINDEN VATAN GÜNEŞİNE

GÜRÜLTÜLÜ SESSİZLİK